Celil'in burada ne işi vardı? Hem de şimdi. Arkamda bir ses duydum ve döndüğümde adamın arka kapıdan çıkıp kaçtığını gördüm.
Şu an onu düşünemeyecek kadar Celil'e odaklanmıştım. Kapıyı yumruklamaya başladığında kendime geldim, hemen açmazsam kıracaktı.
Koşarak kapıyı açtım ve karşımda onu görmemle sendelemem bir oldu, bir anda öyle bir kuvvetle bana sarıldı ki, ayaklarım yerden kesildi. Nefesim çıkmıyordu adeta, beni göğsüne o kadar bastırmıştı. Eliyle başımı tutup yüzüne yapıştırdı.
-Nazenin sana bir şey oldu sandım, ömrümden ömür gitti buraya gelene kadar. Telefonun nerde? Niye açmadın?
Cevap vermeden bir süre durdum, bu anın tadını çıkarmak istiyordum. Günler sonra onu hissetmek, kokusunu içime çekmek. Sandığımdan da daha fazla özlediğimi anladım o an. Alıp içinde eritsin beni istedim, bir vücut olalım ve kimse ya da hiçbir şey bizi ayıramasın. Kalbim ona doğru akıyordu resmen, onun sevgisiyle patlamak üzere gibi geliyordu bana. Aşk ne acımasız bir duyguydu. Hem beni parça parça bölüyor, her zerreme ayrı ayrı işkence çektiriyor hem de bir anda tümüyle bir araya gelerek tamamen onun için yaşamamı sağlıyordu.
Geri çekilmek zorundaydım artık çünkü benden cevap bekliyordu.
Kendimi kollarından sıyırdığımda yüzünü ilk defa dikkatlice gördüm. Bu adam günler öncesinde bu evden çıkıp giden adam mıydı? Yüzü sanki on yıl yaşlanmış gibiydi. Çökmüştü ve gözleri korku doluydu. İçini yiyip bitiriyordu bu korku. Zayıflamıştı, kaç gündür uyumuyordu kim bilir. Ayakta zor duruyor gibi bir hali vardı ama benim gözlerime ısrarla soru sorar gibi bakıyordu. Onu daha fazla bekletmedim.
-Neden bana bir şey olsun ki?
-Şoförü yollamışsın, evin orada görünce söyledi. Seni nasıl tek bırakır? Sen nasıl gönderirsin onu? Bu dağ başında tek başına başına bir şey gelse ne yapacaksın? Aklından ne geçiyor anlamıyorum. Telefonuna neden bakmadın? Bu kadar mı nefret ediyorsun benden? Sadece iyi olduğunu öğrenmekti amacım. Buraya gelene kadar yolda neler kurdum biliyor musun sen?
-Sakin ol, ben iyiyim. Neden bu kadar abarttın anlamadım. Ne olabilir ki?
O adamdan haberi yoktu belli ki, ben de söyleyip boş yere onu germeyecektim.
-Her şey olabilir. Benim bir düşmanım var ve sen de bunu çok iyi biliyorsun. Bana zarar vermek isteyen bir düşman değil, direkt bana değil yani. Senin üzerinden beni mahvetmek niyeti. Boşuna mı diktim ben buraya adamları? Bu ne rahatlık?
-Kimsenin bana zarar vereceği yok merak etme, ben onun bana bir şey yapacağına inanmıyorum.
Yüzüme inanamaz halde baktı.
-Sen ciddi misin? İnsanları ne sanıyorsun? Kendini cesur sanıyorsun ama bu işin şakası yok.
-Kendimi cesur falan sanmıyorum Celil. Aksine korkağın biriyim. Neyse konu bu değil. Telefonumu kaybettim bulamıyorum. O yüzden aradığını duymadım, duysam elbette açardım.
-Evin içinde telefonunu mu kaybettin?
-Evet, yok işte. Aradım koyduğum yerde de yok.
-Noldu yer yarıldı içine mi girdi?
-Ne diyorsun sen yine ya? Gördün işte beni tamam, gönül rahatlığıyla git şimdi. Kapıya sıralarsın da adamları. Söz bir daha tek kalmayacağım burada.
Sözüm onu tatmin etmedi. Başka şeyler de vardı söyleyeceği görebiliyordum.
-Annemle ne konuştun? Niye çağırdın onu buraya?
Haberi olmuştu tabi, olmasa şaşırırdım.
-Sadece ona derdimi anlattım, sırrının benimle güvende olduğunu söyledim. İnandı mı bilmiyorum ama ben tamamen dürüst davrandım.
-İyi aferin. İnanmamış bu arada. Boşuna kendi kendini yormuşsun. Herkes senin kafandaki gibi değil, maalesef kendi fikirleri var.
-N'oluyo sana ya? Neden sürekli saldırıyorsun? Korktuysan korktun tamam iyiyim işte. Ne bu hiddet?
-Aynı korkuyu yaşarsan beni anlarsın ama senin böyle bir korkun yok.
-Ne korkusu?
-Seni kaybetmekten korktum. Bir de soruyorsun, ne korkusu olabilir?
-Ha bende seni kaybetme korkusu yok yani?
-Olsa beni gönderir miydin? Günlerdir senden tek bir kelime bekliyorum, çaresizce resmen senden aşk dileniyorum. Duvar gibisin, şimdi bile sanki karşımda bir yabancı var.
Söyledikleri bu evden giderkenkilerle hiç uyuşmuyordu. Sarhoştu. O anlayışlı ve sabırlı adam değildi. İçinden başka biri çıkmıştı. Bir de yaşadığı korkuyla birleşince bana öfke doluydu.
-Bunları konuştuk ve bana zaman verdin, ölene kadar beklerim dedin ama vazgeçtin sanırım.
-Hiç mi özlemedin beni kurban olayım ya? Hiç mi? Ben can çekişirken bir kere bile gel demek içinden geçmedi mi? Şu halime bak, koca adamı getirdiğin hale bak. Senin dudağından çıkacak bir kelimeye muhtaç durumdayım. Bu kadar katı nasıl duruyorsun Nazenin? Benim kollarımda kendini kaybeden kadın bu değil, bana aşkını gözlerinde alev alev gördüğüm kadın bu değil. Sen ne yapmış olursan ol ben sana kıyamazdım, bir damla gözyaşına yakardım her şeyi. Sen beni ateşin ortasında bıraktın, dönüp de bir kere bile bakmadın.
Gerçekten şok sarhoştu. Bu halde nasıl araba kullanmıştı, sağ salim gelmesi mucizeydi.
-Gel otur. Sana kahve yaparım şimdi, böyle gidemezsin.
-Neden? Geberir giderim işte. Sen de rahat edersin. Vicdanına yüklediğim yükten kurtulursun bir çırpıda.
-Sarhoşsun. Hadi otur.
-Oturmayacağım. Gidiyorum, bir daha gelmeyeceğim sana söz. Çıkıyorum hayatından tamam mı? Tamamen bitti. Kurtuldun benden. İstediğin buydu ve oldu. Hayatının benimle olan dönemi kapandı.
-Salak salak konuşma allah aşkına.
Arkasını dönüp gitmeye kalktı.
-Celil dur lütfen. Ben de seninle geliyorum o zaman.
Yanına gittim kapıyı açtım.
-Hadi çık, binelim arabaya gidelim. Nereye gideceksek, bu halde araba kullanacaksın tamam. Ama ben de o arabanın içinde olacağım. Kabul ediyorsan hadi gidelim.
Duraksadı. Ama ikna olmadı.
-Beni uğraştırma Nazenin. Senin yerin burası, benim yanımı istemiyorsun, anlıyorum da. Katilim, hem de kaç insanın günahına girmiş bir katil. Senin yanına böyle bir adam yakışmıyor biliyorum. İyi bir adamı hak ediyorsun, benim gölgem olmazsa bulursun da. Ben seninle mutluluğun arasında bir engelim sadece artık.
-Celil sarhoşsun tamam, saçmasapan konuşmalarına da tamam. Ciddiye almıyorum ama sakın bu kadar ileri gitme. Sakın.
Başka birinin adının geçmesi sinirlenirmiş hoplattı, bu kabul edeceğim bir şey değildi ne olursa olsun.
-Şimdi ya birlikte binip gidiyoruz, ya da sen bu gece burada kalıyorsun. Kararını ver.
Bir süre kapının önünde dikildi ama sonunda içeri girdi.
Koltuğa geçip oturdu, çıtı çıkmıyordu. Kendine biraz geldiğinde utanacaktı söylediklerinden, yaptıklarından biliyordum. Ama şimdi sessizleşmişti.
Mutfağa gidip ona kahve yaptım, yanına geldiğimde uyumak üzereydi.
-Celil, hadi iç.
Yavaşça başını kaldırdı, birkaç yudum aldı, ben de yanında oturdum. Sonra bardağı sehpaya bırakıp usulca dizime yattı. Kafasını bacağıma koyar koymaz uyudu. Saçlarını okşadım dakikalarca. Yanağına dokundum. Yüzüne baktım uzun uzun. Her çizgisini öğrenmek istiyordum bu suratın. Yanımda olmadığında olduğu gibi, tüm hatlarıyla hatırlamak istiyordum. O an anladım ki en başından beri o olmadan yapamayacağımı, sonunda hep onu seçeceğimi, dönüp dolaşıp yine ona geleceğimi zaten biliyordum.
(15 beğeni sonrasında yeni bölüm gelecektir, herkese iyi okumalar ♥️)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİCDAN
Romance"Beni alıp en tepeye çıkarmandan korkuyorum. Hayatta hiç bilmediğim ve inanmadığım şeyleri bana göstermenden korkuyorum, çünkü biliyorum ki içinde var bunlar. Buna inanmaktan, kendimi bırakmaktan ve savunmasız kalmaktan korkuyorum. Kafanda yarattığı...