24. Bölüm

1.5K 117 13
                                    

Günlerdir oteldeydim, Celil de benimle birlikte kalıyordu ama iş için çıktığı zamanlarda eve uğradığını biliyordum. Ev halkını çok merak ediyorum, bu durumu nasıl karşıladılar acaba? Celil bir orası bir burası arasında mekik dokuyor resmen, ona kıyamıyorum ama bu durumun sorumlusu da ben değilim.

Bir sabah ben uyanmadan gittiğini fark ettim, ilk defa böyle yapıyordu, her zaman benimle kahvaltı ettikten sonra çıkardı. Aradım ama telefonu kapalıydı. Hemen panik yapmak istemesem de olaysız bir günümüz geçmediği için ister istemez telaşlanıyordum.

Kendimi toplamaya çalışarak zar zor kahvaltımı yaptım. Odamın kapısı çalındığında saat öğlene geliyordu. Celil'in şoförüydü karşımdaki, beni bir yere götürmek için Celil'den talimat aldığını söyledi. İçim rahatladı ama şimdi de bir merakla kıvranmaya başladım.

Gittiğimiz yerleri hiç bilmiyordum, şöförü de hiçbir soruma cevap vermedi. Camdan dışarıyı izlerken ıssız yerlerden geçtik, sonra ormanların ortasından, daha sonra tepelere doğru bir yerde durduk. İndiğimde önce bir şey görmedim ama etrafıma bakındığımda üç katlı bir taş eve dikkat ettim. Etrafı ağaçlarla çevriliydi, o kadar büyük bir koru vardı ki arka tarafında ucu bucağı görülmüyordu. Önünde ise bahçesi kocamandı, bir kamelyası vardı, su kuyusu ve ufak bir rüzgar gülü. Bir göz atınca en sevdiğim çiçeklerin ekili olduğunu fark ettim. Ev ise büyüktü ama soğuk bir görünüşü yoktu. Hardal sarısı merdivenleri vardı, verandaya çıkıldığında bir masa ve sandalyeler onların yanında da ufak bir mangal seti duruyordu. Önce anlam veremedim, kapıdan Celil çıkana kadar öylece kaldım. Yanıma geldi ve ellerimi tuttu.

-Bak bakalım evini sevecek misin?

Gözleri merak doluydu.

-Evim mi?

-Evimiz daha doğrusu, bizim. İkimiz için satın aldım burayı, biraz işleri vardı bakım istiyordu onları hallettim. Yine de hala birkaç eksiği var. Beğenmezsen senin dediğin şekilde hemen değiştiririz.

-Beğenmek mi? Aşık oldum.

Gözlerinin içi gülüyordu. Rahatlamıştı.

-Gel bir de içine bak.

Elimden tutup evin içine soktu. Bomboştu şu anda. Hiçbir eşya yoktu.

-Eşyaları sen seçersin diye düşündüm, bir an önce seçmen lazım ama otel köşelerinde kalmaktan bıktım artık.

Konuşabilsem elbette bir cevap verecektim ama dilim tutuldu, kocaman ve harika bir ev, üstelik bomboş, tamamen benim zevkime göre düzenlenecek. Benim evim, ikimizin evi. Burada onunla yaşama fikri başımı döndürüyor. Salonda oturup bir şeyler izlerken sabaha kadar rahat rahat konuşabiliriz. Ona kendi mutfağımda sevdiği tüm yemekleri yapabilirim, birlikte yemek yaparız ya da. Neyi ne zaman yapacağımıza sadece biz karar veririz.

Aşkımızı doya doya yaşayacağımız odamız, kapıyı kilitlemek zorunda kalmadan onunla birlikte olabileceğim bir yer. İstersem şurada şu an bile onu öpebilirim. Kimse karışamaz, kimseden korkmam. Hatta öpeceğim de. Birden ona doğru dönüp dudaklarına yapıştım, beklemiyordu ama hemen karşılık verdi.

-Yukarı katlara da bak, belki daha büyük bir ödül alırım o katları da gördüğün zaman.

Birlikte çıktık, o kadar oda vardı ki, ama yatak odamızı hemen seçtim.

-Bu yatak odamız olsun olur mu?

-Ben de burayı düşünmüştüm.

-Ne kadar çok oda var, bir sürü misafirimiz olur. Arkadaşların gelir değil mi? Onları ağırlamak isterim, her şeyi kendimce hazırlamak beni o kadar mutlu eder ki.

-Sen ne istersen onu yaparız, her şey senin. Burası bizim dünyamız sadece. Kimse karışamaz.

Evin güzelliği bir yana bu kadar uzak oluşu da beni etkilemişti. Kendimi bu bomboş halinde bile çok güvende hissediyordum.

-Keşke bugün burada kalabilsek.

-Evde yatak bile yok, nerede yatacağız?

-O otel odasına dönmek istemiyorum, hele ki burayı gördükten sonra.

-Şimdi çıkıp alışveriş yapacağız. Seni yormayacağım merak etme. Sadece seçeceksin. En geç bir haftaya evimiz hazır olacak. Her şeye dayandık bence buna da dayanabiliriz.

-Seninle birlikte katlanamayacağım hiçbir şey yok.

Boynuna sarıldım, bana bir ev bir yuva veriyordu, içinde hayatımın en büyük mutluluğunu yaşadığım adamla beraber. Bu hayal bile etmediğim bir şeydi benim. Hayatımı kesinlikle böyle tahmin etmemiştim.

Nankörlük etmek istemiyordum ama keşke bir çocuğumuz olsaydı diye düşünmeden de edemiyordum. Onun çocuğu.. Onun bir parçasını içimde hissetmek.. Onu büyütmek.. Bunun hayali bile nefes kesiyordu. Bu odaları bizim çocuklarımıza hazırlamak için neler vermezdim.

Sanırım yüzümden ne düşündüğümü az çok tahmin etmişti.

Ciddileşince can sıkıcı bir konuşma yapacağımızı anladım ben de.

-Nazenin sana vadettiğim şeyler bunlarla sınırlı biliyorsun. Sadece seni ömrüm boyunca her şeyden çok seveceğime söz veriyorum, seni her zaman en önde tutacağıma, mutlu etmek için uğraşacağıma.. Ama daha fazlası bende yok biliyorsun. Zamanla başka isteklerin olursa onları ben karşılayamam. Bunu düşünüp karar vermeni istiyorum senden.

-Ne kararı? Karar aşamasını çoktan geçtik. Saçmasapan konuşuyorsun ve şu anımı mahvediyorsun.

-Sadece emin olmanı istiyorum o kadar.

-Neyden emin olacağım Celil? Bence sen emin olmalısın, benim sana olan aşkımdan emin değilsin belli ki, bu konuşmayı yaptığımıza göre.

-Eminim, ama zamanla o ihtiyacın ağır basabilir. Sen de anne olmak isteyebilirsin.

-Anne olmak zaten istiyorum. Hem de çok istiyorum. Ama senin çocuğunun annesi olmak istiyorum. Senin parçanı içimde büyütmek, onu doğurduğumda seninle göz göze gelebilmek, ona olan sevgimle sana da bağlanabilmek istiyorum. O olmayacaksa benim için anne olmanın hiçbir anlamı yok. Yanımda başka bir adam olacaksa ölürüm daha iyi. Bu korkunç bir son benim için.

Gözlerim doldu, hemen konuyu kapattı.

-Tamam, tamam gel. Özür dilerim böyle söylememem lazımdı. Hata ettim, seni üzdüm değil mi? Şimdi affettireceğim kendimi.

Cebinden bir kutu çıkardı. Siyah kadife bir kutu.

-Bir yüzüğümüz bile yoktu, o kadar şey yaşadık ki bunları düşünemedik.

Kutuyu açınca oval bir yakutun etrafına dizilmiş pırlantalar gözümü kamaştırdı.

-Ailenin belki yüzlerce yıldır erkek evladına geçen bir yüzük bu, benim de karıma vermem gerekiyordu.

-Ama Aliye? Ona vermen için zorlanmışsındır Lale hanım tarafından, bunu elimde görürse yanarız.

İkimiz de güldük.

-Benim karım sensin, ben de bu yüzüğü karıma veriyorum.

Gözlerim bugün asla kurumayacaktı sanırım.

Elimi alıp yüzüğü takarken yüzü öyle tatmin doluydu ki, benimle her zerresine kadar gurur duyduğunu görüyordum. Birine bu kadar mutluluk vereceğimi hiç sanmazdım.

Elimi tutup öptü, ben de yüzüğüme baktım, çok güzeldi. Rüya gibi parlıyordu.

-Bunu asla çıkarmayacaksın, asla.

-Asla. Bak zaten benim için yapılmış gibi oldu. Sanki beni bekliyormuş.

Gülümsedim ama o ciddiydi.

-Seni o kadar uzun zamandır bekliyordu ki Nazenin.

Evimizi geride bırakıp dönmek çok zor oldu ama o yanımdaydı. Anahtarı bana verdi, kendisine de yaptırdığını söyledi. Anahtarlıkta C ve N harfleri asılıydı. Bizim evimiz.. Düşündükçe heyecandan nefes alamıyordum..

(15 beğeni sonrasında yeni bölüm gelecektir, herkese iyi okumalar ♥️)

VİCDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin