26. Bölüm

1.4K 109 18
                                    

Kendime gelip yerimden kalkabilmem uzun sürdü, yine kapı sesiyle irkildim ama bu sefer gelen şofördü. Beni eve götürmek için bekliyordu.

Gidecektim, Celil'le orada konuşmayı daha uygun gördüm. Tüm yol boyunca sadece Aliyenin söyledikleri beynimde dönüp durdu. Çocuk istememesini anlayabilirdim ama böyle yalan söyleyecek kadar neden korkuyordu? Celil'i yeterince tanıyor muydum? Hayatıyla ilgili bilmediğim bir sürü şey vardı, pek çok boşluk. Şu ana kadar görmezden geldim evet ama şimdiden sonra yine gözlerimi kapatabilecek miydim her şeye? O benimle ilgili hemen hemen tüm ayrıntıları biliyordu. Zaten hayatımda da kayda değer bir şey yaşamamıştım ki, dümdüz sıkıcı bir hayat. Ama Celil'in yaşamı çok daha fazlasıydı bunu görmek için çok büyük çaba gerekmiyordu. Yine de en derinde sakladığı şeyler olduğunu hissetmek benim için zor değildi. Zaten o eve geldiğim ilk zamanlar, henüz yakınlaşmaya başladığımız anlarda hep kendini geri çekiyordu, bana onu tanımadığımı söylüyordu. Şimdi hepsi zihnime doluştu, tüm küçük ayrıntılar, bütün yaşananlar.

O gece gelen adam mesela, bunu aklımdan tamamen çıkarmamıştım elbette ama sonra yaşadıklarımız üst üste gelince onu gerilere itmiştim. Şimdi bakıyorum da ertelemişim ama kesinlikle unutmamışım. Bu soru işareti kocaman ışıklı bir pano gibi zihnimde yanıp sönüyor. Bana evlenme teklif eden adam, ömrünü benimle geçirmek için her fedakarlığı yapan biri bu kadar önemli bir şeyi bana açıklamayacak mıydı? Daha ötesi ben ona bunu sormayacak mıydım? Mecburdu. Söylemek zorundaydı.

Aliyenin gelişi aslında geriye attığım sorunların bir bir ortaya çıkmasına da neden oldu. Sadece çocuk değil, ama bir şekilde hepsinin birbiriyle bağlantılı olduğunu hissediyordum.

Celil'e olan aşkıma öyle saplanıp kalmıştım ki, gözüm başka bir şeyi öylesine görmez olmuştu ki bir gece yarısı evi basıp Celil'i tehdit eden bir adamı bile göz aradı etmiştim. Şimdi ortaya çıkıyordu. Peri masalı buraya kadardı demek ki, eğer hayatımıza birbirimize güvenerek devam edeceksek her şeyin açığa çıkması gerekiyordu. En ufak bir şüphe kalırsa sonradan bizim için çok daha büyük problemler doğurabilirdi.

Bu düşüncelerle eve geldim, içeri girince bu geceyi nasıl da başka türlü hayal ettiğim aklıma geldi. Evimizde ilk gecemiz için neler düşünmüştüm. Ama şimdi elim hiçbir şeye gitmiyordu. Salonun ortasında dikiliyordum öylece. Kitaplığımıza baktım, bomboştu. Burayı doldurma hayallerim vardı, Celil'in içinde kalan hevesini yani öğretmenlik yapma isteğini ve kitap tutkusunu biliyordum. Ona ellerimle harika bir kütüphane kurmak istemiştim. Bu kitaplığı özellikle en ince ayrıntısına kadar düşünüp sipariş vermiştim. Şu an sadece bir rafında Celil ve benim fotoğrafım duruyordu. Gidip elime aldım, bu evi ilk gördüğüm gün bahçede çekmiştik. Nasıl mutluyuz, gözlerimiz parlıyor. Bu geceyi bir atlatabilsek. Celil'in nasıl hevesle eve geleceğini biliyorum şimdi, onun hevesini kırmak bana zulüm gibi geliyor ama başka çarem yok. Hiçbir şey olmamış gibi davranamam.

Saatler bir türlü geçmek bilmiyordu ama sonunda dışarıda bir araba sesi duydum. Bakmama gerek yoktu, ondan başkası olamazdı zaten.

Birkaç dakika sonra kapı açıldı, eli kolu doluydu. Bir de en sevdiğim çiçekten almıştı bana. Şakayıklar. İçeri girer girmez kokusu tüm salonu doldurdu. Bu kadar kalbime dokunması işimi iyice zorlaştırıyordu. Ona kızmak o kadar zordu ki.

Beni görünce yüzündeki gülümseme soldu, hemen bir şey olduğunu anladı. Elindekileri bırakıp yanıma geldi.

-Ne oldu Nazenin?

-Konuşmamız lazım.

Oturdum, biraz durup o da yanıma oturdu ama rüyada gibiydi. Sanki başka biri oradaydı. Aklından neler geçiyordu kim bilir, bir şeyi öğrendiğimi anladığını görebiliyordum ama ne olduğunu kestiremiyordu.

VİCDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin