21. Bölüm

1.6K 106 19
                                    

Bir geceye daha ne kade korku sığabilir? Hatta şimdiye kadar yaşadığım en kötü gece değil de en kötü gün diyebilirim. Sabahtan beri önce evden çıkarken Lale hanımla gerginliğimiz, sonra -ki en berbat hissettireni Celil'le kavgamız, tüm gece onu bekleyişim, elbiselerimin yakılmasını izleyişim, en sonunda da Lale hanımın hastaneye kaldırılması, Celil'in kendini suçlaması, herkesin beni suçlaması ve en sonunda da dönüp dolaşıp benim de kendimi suçlamam. Daha fazlasını kaldırabilir miyim bilmiyorum. Şimdi yüreğim ağzımda Celil'den telefon beklerken bir darbeyi daha kaldıramayız diye düşünüyorum. Lale hanıma bir şey olursa Celil'in yüzüne bir daha bakamam, o beni suçlamasa da içten içe hep şüphe içinde olurum. Yani mutlu olma şansımız hiç kalmaz.

Sabah ışıkları odama vuruyor, hala ses seda yok. Daha fazla dayanamayıp mutfağa inmeye karar verdim. Belki Pakize bir şey biliyordur, Aliyeyi aramıştır diye düşündüm. Mutfakta kimse yoktu, ama çay ocakta kaynıyordu. Demek ki uyanmışlardı. Biraz gezindikten sonra Pakizenin yukarıdan indiğini duydum. Yanında da Gülizar vardı. Onu görmezden gelip Pakizeye günaydın dedim ama o da bana tavırlıydı. Şu an umurumda değildi, öğrenmek zorundaydım.

-Lale hanımdan bir haber var mı, sizi aramışlardır belki?

Pakizeden önce Gülizar atladı.

-Hayırdır ölüm haberini mi bekliyorsun, daha çok beklersin. Annemde meydanı sana bırakacak göz var mı?

Onu duymazdan geldim, yine Pakizeye döndüm.

-İyi yani öyle mi? Haber mi aldınız?

-İyi, iyi çok şükür. Yarın çıkacakmış hastaneden.

Derin bir nefes aldım, şükürler olsun. Bahçeye çıktım, hava o kadar güzeldi ki. Şimdi rahatça Celil'i arayabilirdim. Korkumdan aramaya çekiniyordum ama artık her şey yolundaydı.

Açmadı. Bir daha aradım. Yine açmadı. Arayıp bana haber vermemesini geçtim benim merak ettiğimi bile bile telefonunu açmamasına ne demeliydi? Pakizenin bile haberi vardı ama benim yoktu. Karısıyla birlikte geçirmişti tüm geceyi, zor zamanında yanında bana ihtiyacı yoktu demek ki.

Tüm vücudum ateşten bir top oldu adeta. Her bir sinir hücremle yanıyordum. Onu anlamaya çalışmaktan vazgeçtim, annesini kaybetmek üzereydi şoktaydı evet ama ben de burada bambaşka bir savaşın içindeydim. Belki de beni suçluyordu şimdi. Ya da annesini kaybetme korkusu onu kendine getirdi, asıl değer vermesi gerekeni hatırlattı ona. Yine de bana en azından haber vermesi gerekiyordu.

Bir daha aramadım. Tabi o da aramadı. Akşama doğru bir araba geldi, hevesle fırladım ama onun arabası değildi. Şoför Aliyeyi eve getirmişti. Lale hanımın dairesine girdiğini gördüm. Ben de yavaşça inip merdivenlerde her zamanki yerimde onları dinlemeye başladım.

Gülizar'ın sesi geliyordu sürekli, bir şey şeyler sorup duruyordu telaşlı telaşlı. En sonunda Aliye konuşmaya karar verdi.

-Çok şükür annem iyi, eski toprak tabi öyle kolay yıkılmaz. Kimse heveslenmesin.

Yüksek sesle konuşuyordu belli ki o da dinlediğimin farkındaydı.

-Celil yanında kalacak bu gece, beni gönderdi çok yoruldun gerek yok beklemene burada dedi. Yarın sabah çıkaracaklar zaten. Ufak bir kalp spazmı geçirmiş ama doktor stresten üzüntüden uzak durmazsa daha kötüsünü de bekleyin dedi.

-Çok mümkün sanki stresten uzak kalabilmesi.

Gülizar'ın lafını kesti yine kendi konuşmaya devam etti.

-Gülizar artık stres üzüntü yok anneme, Celil de çok kararlı. O kadar korktu ki, bir görseydiniz gözü annemden başkasını görmüyordu. O da anladı tabi ana gibi yar olmayacağını. Bundan sonra onun sözünden çıkmaz ben sana söyleyeyim.

VİCDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin