39. Bölüm

1.2K 99 13
                                    

Annem gittiğinden beri öylece koltukta oturuyordum. Kafamdaki ses bir türlü susmuyordu. "Babam ölecek." Sürekli sürekli tekrar ediyordu. İmkanı yok başka bir şey düşünemiyordum.

Her şeye rağmen babamdı. Gözümü açtığımdan beri yanımda o vardı. Bana destek olmamıştı ama yine de orada olduğunu biliyordum. Yanımda olmasa da, beni bir başıma bıraksa da orada nefes alıyordu. Yokluğunu düşünmek bile beni sarsıyordu.

Dayanamadım daha fazla, camı açtım. İçeri hava doldu, biraz kendime geldim. Ama ses susmuyordu, beynim patlayacak gibiydi. Başka şeyler düşünmeye çalışsam da aklım hep aynı noktaya saplanıp kalıyordu.

Kapıda anahtar sesini duyunca şaşırdım, Celil neden bu kadar erken geldi diye düşünürken saate gözüm takıldı. Akşam olmuştu. Farkında bile değildim. Beni görür görmez yanıma geldi. Dizlerinin üstüne çöküp yüzüme baktı. Ellerimi ellerine alıp endişeyle sordu.

-Neyin var Nazenin? Hasta mısın?

Konuşamadım, gözlerim dolu doluydu.

-Nazenin korkutma beni, ne oldu söylesene.

Ağlamaya başladım sonunda. Boynuna sarıldım ve hıçkıra hıçkıra ağladım. Saçlarımı okşuyordu ve durmadan soruyordu. Onu daha fazla korkutmamak için zar zor konuşmaya başladım.

-Babam hastaymış, babam ölecek Celil.

Yüzümdem saçlarımı çekti ve anlamaz gözlerle baktı.

-Ne demek ölecek? Ne hastası? Kim söyledi?

-Annem geldi, dördüncü evre kanser, yani her yerine yayılmış. Doktor da umutsuz konuşmuş. Ölmesini istemiyorum Celil.

Yine ağlamaya başladım.

-Şşhhh ben buradayım tamam mı? Her şeyi deneyeceğiz söz. Yanındayım.

Bana sarıldı, sımsıkı tuttu beni. Sesi o kadar güven vericiydi ki annem geldiğinden beri kulaklarımda olan o ses ilk defa şimdi susmuştu.

Dakikalarca öyle bekledik. Konuşmadan, sadece birbirimizin nefesini dinleyerek. Başımı göğsüne koydum, kalbini duyabilmek için tam kalbinin üstüne. Bu ses beni alıp sarmaladı ve korunaklı bir yere taşıdı. Kalbinin atışı benim üstüme bir zırh ördü, kimsenin ulaşamayacağı kadar sert bir zırh. Bu ses kulağımdayken hayattan korkmuyordum, çünkü benim için atan kalbinin sesiydi bu. Benim için, sadece benim uğruma atıyordu. Sıcaklığına daha da sokuldum. Ve bir kez daha inanamadım o yanımdayken neleri kaldırabileceğime. Sanki tüm dünya önüme çıksa, yoluma dursa bana bir şey olamazdı. Çünkü kalbi işte burada benim için atıyordu.

Hava iyice kararınca uykum geldi, tam dalmak üzereydim ki telefonum çaldı. O kadar uzun çaldı ki açmak zorunda kaldım. Bir şey oldu sanıyordum her an babama, sanki onu bir daha göremeyecekmişim gibi geliyordu. Arayan annemdi.

-Nazenin ben Celil'le konuştun mu diye aradım kızım. Ne zaman gelebilirsin?

Celil'e baktım, daha ona bunu söylememiştim ama annemin sesini duymuştu.

-Bilmiyorum ben seni yarın sabah ararım.

-Yarın babanla ilk kemoterapi seansına gideceğiz de yanımızda olsan çok iyi olurdu.

-Tamam anne, arayacağım seni.

-Oldu yavrum Allah'a emanet olun.

Kapattık. Celil bana soru sorar gibi bakıyordu.

-Annem bir süre onlarla kalmamı istiyor. Sana sormadan bir şey söylemek istemedim.

-Bana sormana ne gerek var, istiyorsan kalacaksın tabi ki. Onlar senin ailen. İstediğinde gidersin istediğinde gelirsin.

Böyle diyordu ama gitmemi istemediğini görebiliyordum.

-Benim ailem sensin, evim de senin yanın. Ama babamı ne kadar görsem o kadar iyidir diye düşünüyorum sanırım. Belki birkaç gün kalıp dönsem hem içim de rahat eder. Son isteğini kırmamış olurum.

-Tabi ki Nazenin, ben seni yarın bırakırım. Ne zaman istersen de gelip alırım.

-Senden ayrı kalmak istemiyorum, hiç istemiyorum. Ama vicdanım rahat bırakmıyor.

-Haklısın, onların da sana ihtiyaçları var şimdi. Birkaç gün idare edebiliriz herhalde değil mi?

-Bilmem eder miyiz?

-Ederiz merak etme, üç gün seni görmedim diye ölmem.

Gülümsüyordu ama içten değildi.

-Ben ölürüm belki.

-O zaman beni çağırırsın gelip kurtarırım seni kötü büyücünün kalesinden.

Güldüm ama ben de içten değildim.

-Beni sürekli kötü büyücülerin elinden kurtarıyorsun. Galiba ciddi ciddi beyaz atlı prensimsin.

Öpüştük ama yavan bir öpüşmeydi. Hem dün geceden sonra bana kırgındı hem de o eve beni göndermek istemiyordu biliyordum.

-O adamla aynı evde kalmak senin için zor olmayacak mı? Dün sana söylediklerinden sonra hem de? Annenle baban bize gelebilirler, istedikleri kadar kalırlar. Daha iyi olmaz mı?

-Sorarım ama babamın rahat edeceğini sanmıyorum başka bir evde o haliyle. Çağrıdan da çekinmiyorum. Bence o dersini aldı.

-Yine de en ufak bir imasında bile katlanmayacaksın bana söz ver. Hemen beni arayacaksın. Tatsızlık çıkar birileri üzülür diye düşünmeyeceksin. Hiçbir şeyi sineye çekmek zorunda değilsin duydun mu? Hemen beni ara gelip alırım seni. Kimse sana tek laf edemez. Artık onlara muhtaç o kadın değilsin.

Gözlerim doldu ama bu kez mutluluktan.

-Bana kırgınsın ve böyle ayrılmak istemiyorum.

-Ne ayrılması? O kelimeyi kullanma.

-Tamam yani böyle gitmek, birkaç günlüğüne de olsa.

-Kırgın değilim, geçti gitti o konu, dün dünde kaldı.

-Çocuk meselesi senin zayıf noktan ve bile bile bunu kullandım, ne kadar aptalım. Kendi kendime ben bile inanamıyorum.

-Olabilir, ama birbirimizi affediyoruz değil mi? Bizim olayımız bu. Ne olursa olsun affetmek.

-Gerçekten olayımız bu sanırım. Başka bir ilişkinin bir ömür başına gelmeyecek şeyleri birkaç ayda yaşadık ve sağ salim içinden çıktık.

-Sana çok aşığım da ondan. Kimse kimseye bu kadar aşık olamaz.

Yine göğsüne sokuldum. Bu gece son gecemizdi. Abartıyordum evet, sonuçta birkaç gün bir şeydi. Ama içim çok huzursuzdu. Sanki tüm ömrüm o olmadan geçmemiş gibi şimdi yarın gece o yokken nasıl uyuyacağımı düşünüyorum. Sadece üç dört ay birlikteydik ama başka bir hayat hayal bile edemiyordum artık. Kendimi bildim bileli Celil vardı sanki, ölene kadar da o olacaktı.

Bu kadar hüzün saçma geldi, kendimi toparladım. Sonuçta babama istediği desteği verip rahat bir şekilde yine buraya kendi evime, Celil'in kollarına gelecektim. O zaman neden böyle tedirgindim? İçimde çok kötü bir his vardı. Bir daha buraya dönemeyeceğim ve bu hayatım mazide kalacakmış gibi bir his.

Celil'in sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.

-Uyumak üzeresin, gel seni odaya çıkarayım.

Kucağına aldı ve yukarı çıktık. Beni yatağa bıraktıktan sonra üzerini değişmek için doğruldu ama kolundan tutup yanıma çektim.

-Gitme.

-Bir duş alıp geliyorum.

-Hayır gitme, yanıma gel.

-Tamam, tamam. Nazenin hanım öyle emrederse öyle yaparız.

Sarıldım sımsıkı. Zaman dursun ve böyle kalalım istiyordum.

(20 beğeni sonrasında yeni bölüm gelecektir, herkese iyi okumalar ♥️)

VİCDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin