Günlerdir ilk kez güneşle uyanıyorum, odamın içi aydınlık, kar durmuş. Bana dün akşam bin türlü eziyet eden ağrılarım dinmiş. Ateşim yok. Öyle deliksiz bir uyku çektim ki en son ne zaman böyle uyuduğumu hatırlamıyorum bile.
Gözümü açtığım an onun göğsünde olduğumu görmek içimi sevinçle dolduruyor. Bir süre daha böyle kalmak istiyorum, kokusunu içime çekiyorum. Uyanıp uyanmadığını bilmiyorum ama nefes alışı çok düzenli. Keşke biraz daha uyusa ve bu anın tadını çıkarsam diye düşünüyorum. Uyumadan önce öyle sıkı bastırdı ki beni göğsüne hala da öyle duruyorum. Sıcacık ve güvenli bir yer. Hayatım boyunca burada yaşamak istiyorum. Kendimden kaçtım, inkar ettim ama sonunda işte buradayım.
Cehennem diye andığım yeri bana cennete çevirdi, hem de duygularımın karşılıklı olduğunu düşünmediğim halde. Sadece dürüst sevgisi bile bana yetti. Benim onu istediğim gibi beni istemediğini tahmin edebiliyorum. Önemli de değil, sadece yanımda olsun yeter. Beni dert ortağı olarak görsün ya da arkadaşı sorun değil. Bana güvensin yeter. Ama daha fazlasını hep isteyeceğim bunu kabul etmek zorundayım.
Kafamda bunlarla uğraşırken uyandı çünkü elimi daha sıkı kavradığını hissettim. Başımı hafif kaldırıp yüzüne baktım, gözleri açıktı. Şu an ne düşünüyordu bilmek için yanıp tutuşuyorum.
-Günaydın, nasılsın? Nasıl oldun?
-Çok iyiyim, baksana ateşim de düştü.
Elini alnıma götürdü, uzun süre öyle durdu.
-Gerçekten düşmüş, iyi uyudun mu?
-Bebek gibi.
Bakışları rahatladı.
-Kahvaltı yapalım, acıkmışsındır sen.
Ertelediğim her şey beynime doluştu bir anda. Kahvaltı demek aşağı inmek demekti, ama benim kimseyle yüzleşecek cesaretim yoktu henüz. Sanki içimi okumuş gibi konuştu.
-Söylerim buraya getirirler, sen inme. Ben de bir duş alıp gelirim.
-Seni beklerim birlikte yapalım. Yani aşağıda yapmak istersen yap tabi.
-Hayır bekle birlikte yiyelim.
Konuşma bitti ama kimse yerinden kıpırdamadı, göğsü o kadar güven verici ve huzurluydu ki kalkmak istemiyordum. Ama belki beni rahatsız etmemek için kalkamıyordur diye kendimi zar zor da olsa göğsünden ayırmayı başardım.
Kapıdan çıkarken içime öyle hüzün doldu ki, çocuk gibi ağlayacaktım neredeyse. Bir kat alta banyoya gidecekti alt tarafı. O an anladım ki tehlikeli sularda yüzmeye çoktan başlamıştım. Onu sürekli yanımda istemek yapabileceğim en saçma şeydi. Çünkü sadece benim olamayacak kadar çok sorumluluğu vardı. İşini kastetmiyorum tabi, onunla arama giren bir sürü insan vardı. En başta annesi, aşmamın imkansız olduğu bir engel. Sonra asıl karısı, sonuç olarak nikahlı olduğu kadın oydu, onu hiçbir şekilde yenemezdim. Celil'i herkesle paylaşmak ve payıma düşene de yetinmek zorundaydım yani. Ama yetinmek istemiyordum, içimde yavaş yavaş bir isyan büyüyordu. Ve bu ben korkuttu. Ya ondan vazgeçemeyecek, onun için her şeyi göze alacak kadar delirirsem sonu ne olurdu? Herkes için bir yıkım. Lale hanımın ne demek istediğini şu an daha net görüyordum. Elbette ona hak vermiyorum ama anlıyorum söylediklerini. Bu yıkımdan da en zararlı çıkan ben olurum.
Ama dün gece Celil'in söyledikleri.. Sana kimse bir şey yapamaz, ben varım demedi mi? Bu sözler öyle kolay kolay ağızdan çıkabilir mi? En azından Celil için hayır. Çünkü onun lafının arkasında duran biri olduğunu anlayalı çok olmuştu. Eğer gerçekten yapamayacağı bir şeyse kesinlikle söylemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİCDAN
Romance"Beni alıp en tepeye çıkarmandan korkuyorum. Hayatta hiç bilmediğim ve inanmadığım şeyleri bana göstermenden korkuyorum, çünkü biliyorum ki içinde var bunlar. Buna inanmaktan, kendimi bırakmaktan ve savunmasız kalmaktan korkuyorum. Kafanda yarattığı...