Camın arkasından umut ışığımı gördüm, orada bebeğimi kucağıma alabilmenin heyecanı, dolu dolu bir yaşamın hevesi ve Celil'e kavuşabilmenin isteği vardı. Ama o ışıkla aramda kapkaranlık çehresiyle ve kin dolu bakışlarıyla İbrahim duruyordu.
Hiç paniklemedi ya da korkmadı. Aksine sanki her şey beklediği şekilde ilerliyormuş gibi rahattı. O an anladım ki derdi beni öldürüp kaçmak değildi, işini bitirdikten sonra kendisine ne olacağı umurunda bile değildi. Hatta belki kendini de öldürecekti. Bir insan böyle bir şuursuzluğa nasıl ulaşırdı? Ömrü boyunca neler yaşamıştı daha bana anlatmadığı, kalbi nasıl parçalanmıştı ki aklını da kaybedebilmişti bu kadar.
Bunları düşünürken birden külotumda bir ıslaklık hissettim. Yedi aylıktı bebeğim ve erken doğum olabilirdi tabi, önce suyum geldi diye düşündüm ama bakışlarımı aşağı indirince elbisemin tamamen kan olduğunu gördüm. Ufak bir çığlık atınca İbrahim bana döndü. Baktığım yere doğru baktı ve yüzüne bir memnuniyet ifadesi geldi oturdu.
-Bak sen, biri çoktan gitti bile.
Ağlamaya başladım, bebeğim gerçekten de ölmüş müydü? Zaten uzun süredir kıpırdadığını hiç hissetmiyordum.
-Yalvarırım yapma, onun ne suçu var? Daha doğmadı bile. Celil suçlu ben suçluyum diyelim tamam, ama daha karnımdaki bebek sana ne yapmış olabilir? Onun ölmesine böyle göz yumamazsın.
-Bence iş içten geçti onun için Nazenin. Sen kendi canını düşünsen daha iyi edersin.
Böyle konuşmasına katlanmıyordum, bebeğim ölmüş olamazdı. Bunca zaman sırf onu yaşatmak için ben acımı bile kalbime gömdüm. İçim parça parçayken sadece o var diye direndim. Onu böyle kolayca yitirmiş olamazdım.
Dışarı baktım, gözyaşlarımdan net göremiyordum ama arabalar vardı. Sonunda eve dönen köşeye gelmişlerdi. İbrahim de o tarafa döndü.
-Seninki polisi bile aramamış. Neydi adı: Mahir. Beni kendi elleriyle öldürmeyi planlıyor galiba baksana.
Gelip başucumda durdu, yüzümü kaldırdı eliyle bir süre izledi.
-Ne güzel bir yüz, içinde böyle bir sır sakladığını kim tahmin eder? Bu kadar büyük bir caniliğe ortak olduğuna kim inanır? Bu melek gibi yüzün altında bir şeytanın yattığı nerden bilinir? Ama yüzünle kalbin arasındaki bu uyumsuzluğu gidereceğim. Kalbini gören biri nasıl ona bakamayacaksa yüzün de öyle iğrenç gözükmeli.
Birden silahı çıkarıp arkasıyla elmacık kemiğime vurdu. Acı keskindi ama bağırmadım. Sonra diğer tarafıma da aynı şekilde vurdu. Başım dönmeye başladı, her yer bulanıktı. Sandalyenin bacağına bir tekme attı ve sandalyeyle beraber yere düştüm. İçimde bir şeyler koptu. Kanamam daha da arttı artık kanın yere aktığını da görüyordum.
Artık hiçbir şey duymuyordum. Tek düşündüğüm kızımdı. Onu kaybettiysem bana ne olacağı umurumda bile değildi. Aklıma onun için kurduğum hayaller geldi, ilk adımları, söylediği ilk kelime. Bana sarıldığı, onu öpüp kokladığım anlar. Ona en sevdiğim masalı okuyarak uykuya dalışını seyrettiğim geceler. Belki bir gün ona babasını anlatacağım günler. Bunun hayalini kurmak bile kalbimi kırıyordu ama Celil'le kızımı birlikte düşündüğüm o kadar sık olmuştu ki, gözümün önüne capcanlı getirebiliyordum onları. Sanki gerçekten de oradaymışlar gibi. Ama şimdi kızım gidiyordu, belki Celil çoktan gitmişti bile. Benim kalmamın ne anlamı vardı? Tüm yaşamım dağılıyordu gözlerimin önünde. Daha fazla direnmeyecektim, kendimi bırakıp huzura dalacaktım. Ölümü bekleyecektim usulca.
O an çok garip bir şey oldu, daha sonra anlattığımda kimseyi inandıramadım ama gerçekten yaşadığıma emindim bunu. Bir ses duydum, önce anlamadım. Sonra Celil'in sesi olduğunu fark ettim. O kadar net duydum ki bana seslenişini, nerede olduğunu unutup etrafıma baktım birden. İmkansız olduğunu bile bile orada olduğundan emin oldum birkaç saniye boyunca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİCDAN
Romance"Beni alıp en tepeye çıkarmandan korkuyorum. Hayatta hiç bilmediğim ve inanmadığım şeyleri bana göstermenden korkuyorum, çünkü biliyorum ki içinde var bunlar. Buna inanmaktan, kendimi bırakmaktan ve savunmasız kalmaktan korkuyorum. Kafanda yarattığı...