Kar yağıyor..
Pencerenin önünde izliyorum saatlerdir. O uçsuz bucaksız beyazlık yalnızlık hissimi bir parça hafifletiyor. Benden daha büyük ve derin bir yalnızlık izliyorum sanki. Bu manzara önünde kendimi o kadar da yalnız hissedemiyorum.Celil dün geldi. Onu bahçede gördüğümde hissettiğim şeyin adını bilmiyorum ama umut ve sevinç aynı zamanda da korku ve şüphe hatta huzursuzluk karışımı bir şeydi. Hangisi daha ağır bastı bilmiyorum. Ama görünce içimden ona doğru koşmak geldi, tabi yapamazdım. Evde her yerden bir göz beni izliyordu. Ama Celil'in böyle korkuları yoktu o yüzden yanıma geldi ve koluma dokundu hafifçe. O an buna izni var mı yok mu diye çözmeye çalışıyordu benim gözlerimden. İzni vardı. O da bunu fark edince yüzündeki kuşku tamamen kayboldu.
-Çok uzun zamandır yoktun.
-Evet bir süre uzak kalmam gerekti buradan.
-Seni aradım ama ulaşamadım.
-Telefonumu kapatmıştım yoksa annemden kurtulamazdım.
-Sanırım evde senden haberi olmayan sadece ben vardım.
Sesimdeki sitemi hissedince telaşlandı.
-Seni aramalıydım.
-Böyle bir zorunluluğun yok.
-Zorunluluktan değil. Aramalıydım. Aramak istedim de. Ama benimle konuşup konuşmayacağından emin olamadım. Cesaret edemedim, alacağım tepkiden korktum.
-Sadece seni merak ettim.
Gülümsedi.
-Özür dilerim hata ettim.
-Artık burada mısın?
-Tabi, burası benim evim. Eninde sonunda döneceğim yer burası.
Bu söylediğinde başka bir anlam vardı sanki ama ben başka bir şey söyleyemeden merdivenlerden Lale hanımın sesi geldi.
-Celil! Geldin mi oğlum?
Gelip boynuna atladı. Celil de ona sımsıkı sarıldı. Bir an bu bana çok dokundu, çünkü aralarında ne geçerse geçsin birbirine gerçekten bağlı bir anne evlat ilişkisi gibiydi. Ben hayatım boyunca böyle bir sevgi görmeden büyüdüğüm için hem içimi burktu hem de hoşuma gitti. Tabi Lale hanım hemen Lale hanımlığını yaparak bir anlık hoşgörümü anında kendi aleyhine çevirmeyi başardı.
Celil'den ayrılır ayrılmaz bana döndü.
-Sen niye burada dikiliyorsun?
-Ben bahçeyle ilgileniyordum o sırada Celil bey geldi.
-Tamam çık hadi odana kapıları kilitleriz şimdi.
Sonra yine Celil'e döndü.
-Gel seninle bir kahve içelim şöyle karşılıklı.
Celil'in pek niyeti yoktu ama kabul etmek zorunda kaldı.
-Pakize! Azize'yi çağır benim oturma odama, kocası geldi haber ver.
Suratımın anında düştüğünü fark ettim ama kendimi toparladığımda çok geçti çünkü Celil de fark etmişti. Bir an önce odama çıkmak için içeri giriyordum ki Celil'in gür sesini duydum.
-Ben çok yorgunum anne, sen kahveni Azize'yle iç. Biraz dinleneyim akşam birlikte yemek yeriz.
Sesinin tonunu hissetmiştim. Özellikle duymam için yüksek sesle söylemişti. Gülümsememe engel olamıyordum ama neyse ki sırtım onlara dönüktü.
Yukarı çıkıp kendimi hemen banyoya attım. Günlerdir o kadar bakımsızdım ki. Akşam yemeğe kadar kendime biraz çekidüzen vermek istiyordum. Ne kadar oyalandım bilmiyorum ama çıktığımda Celil yataktaydı, uzanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİCDAN
Romance"Beni alıp en tepeye çıkarmandan korkuyorum. Hayatta hiç bilmediğim ve inanmadığım şeyleri bana göstermenden korkuyorum, çünkü biliyorum ki içinde var bunlar. Buna inanmaktan, kendimi bırakmaktan ve savunmasız kalmaktan korkuyorum. Kafanda yarattığı...