3. Bölüm

2.9K 135 3
                                    

Doğduğumdan beri yaşadığım ev o akşam odamdan çıktığımda sanki bana yabancı bir yer gibi geldi, buz gibi duvarlar ve kapkaranlık koridorlar benim için cehennemin giriş kısmıydı sanki. İstemiyordum salona girmeyi, hiç tanımadığım o insanları görmeyi, onlarla konuşmayı. Aslında en çok korktuğun evleneceğim adamdı, nasıl biri ya da bana nasıl davranacak diye düşünmekten delirmek üzereydim. Tüm bu korkular beynimde dönüp dururken salonun kapısının önünde buldum kendimi. İçeriden konuşma sesleri geliyordu. Bir kadın sesi vardı otoriter ve sert, genelde o hepsinin sesini bastırıyordu. Biraz daha dinledikten sonra yabancı bir erkeğin de sesimi duydum. Çok kısa ve kesin bir cevap vermişti ama ne dediğini anlayamadım. Sonra da hiç gelmedi bir daha sesi, bir kelimelik cevaptan onun karakterini analiz etmeye çalışıyordum kendi kendime. Sesi tok ve kalındı ama aynı zamanda yumuşaktı da. Kendi kendime kuruyordum muhtemelen ama birden onun kötü biri olmadığını düşündüm, düşünür düşünmez de kendime şaştım. Bu olan bitenlere izin veren biri nasıl iyi biri olabilirdi ki? Beynim bana oyun oynuyordu resmen, sonunda deliriyordum. O kapının arkasında bekleyerek de kendime hiçbir yardımım olmayacaktı. Tek çare yüzleşmekti, yüzleşmek ve bir an önce bu geceyi bitirmek.

Yavaşça kapıyı açıp içeri girdim. Gözüme ilk çarpan baş köşedeki iki koltuktan birinde oturan 60-65 yaşlarında bir kadındı. Çok güzeldi önce bunu fark ettim, karakterli bir yüzü ve harika gözleri vardı. Göz göze gelince sanki içimi görmüş gibi hissettim ve hemen kaçırdım gözlerimi. Diğer koltukta babam oturuyordu ve kadın da hemen babamla konuşmasına geri döndü. Camın önündeki kanepede annemin sesini duydum, ne dediğini önce algılayamadım ama sonra kendime geldim. Bir an tüm duyu organlarım dışarıya kapanmıştı.

-"Nazenin de geldi işte, anneciğim Lale hanım ve oğlu Celil bey. Kahvelerini içmek için seni bekliyorlardı."

Annemin beklenti dolu bakışını görünce ne söylemem gerektiğini anladım, Lale hanıma döndüm.

-"Nasıl içersiniz?"

Birden daha köşede kalmış bir koltuktan bana doğru gözlerin kalktığını hissettim, o tarafa dönünce Celil bey olduğunu anladığım biri çok kısa bir süre bana baktı, ama sonra hemen bakışlarını yere indirdi. Lale hanım konuşunca ben de tekrar ona döndüm.

-"Ben sade alırım, Celil şekerli içer."

Başımı sallayıp salondan çıktım, arkamdan beni süzdüğünü biliyordum, gördüğünü beğenmiş miydi acaba?

Mutfakta kahvelerini yaparken nedense gözümün önüne sadece Celil beyin yüzü geliyordu, beklediğim gibi çıkmamıştı, gerçi ne beklediğimi de bilmiyordum. Daha korkunç birini bekliyordum sanırım, beni çiğ çiğ yiyecek bir canavar. Ama bir anlık bakışında gördüğüm bir canavar değildi. Lale hanımı görür görmez ondan nefret ettim ama Celil beyden nefret etmemiştim. Çok saçma bir fikir ama bana sanki o da bir şeylerin kurbanı gibi gelmişti. Ya da kendimi avutuyordum, onun yanında başıma belki çok kötü şeyler gelmez diye ummak için kendi kafamda böyle bir senaryo kurmuştum bilmiyorum, bunu zamanla öğrenmekten başka seçeneğim de yoktu zaten.

Kahvelerini verdikten sonra sandalyenin birinin köşesine iliştim, herkes susmuştu sadece tabak bardak sesleri vardı salonda. Bir süre sonra sinir bozucu olmaya başladı, Celil beye baktım göz ucuyla ama o akşam bir daha ondan bir bakış alamayacaktım. Sessizce oturdu, annesinin konuşmasını bekledi. Lale hanım sonunda lütfedip konuşmaya karar verince herkesin rahat bir nefes aldığını hissettim.

-"Ali bey lafı fazla uzatmak istemem, bunun normal bir kız isteme olmadığını da hepimiz biliyoruz. Adet yerini bulsun diye geldik, zaten gelin alır gibi bu evden çıkacak değiliz. Herkes için bir mecburiyet, ben de oğlum için buradayım. Zaten daha önceden de konuşup anlaştık, daha fazla ne söylenebilir? Sadece bir an önce halledelim de iki aile için de iş uzayıp iyice can sıkıcı olmasın derdindeyim."

VİCDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin