Lale hanımın bakışlarıyla karşılaşmak üzerimde düşündüğüm etkiyi yaratmadı. Her zaman dehşete düşerdim onun o kin dolu gözlerini gördüğüm zaman ama şimdi kayıtsızca bakıyordum onlara. Umurumda değildi, başıma gelebilecek en kötü şey gelmek üzereydi zaten, kalbimin en derinleri kor gibi alevler içindeydi Celil orada yatarken. Böyle şeyler artık beni korkutmuyordu o yüzden.
Lale hanım bana doğru gelmeye başlayınca Mahir aramıza girdi.
-Lale teyze sakin ol, Celil'i düşün.
Ama Lale hanımın gözü onu görmüyordu, eliyle Mahiri itip benim üzerime yürüdü.
-Sen benim torunumu benden saklayabileceğini mi sandın? Çocuğunu oğlumdan kaçırabileceğini mi düşündün? Sen kimsin de bizden çocuğumuzu alacaksın?
Kolumdan tuttu ama annem izin vermedi daha ileri gitmesine.
-Lale hanım, evlat yalnız sende yok, benim de evladım benim de torunum. Çocuğumu böyle itip kakmana izin vermem.
Bu sefer beni bırakıp anneme döndü.
-Sen evlattan ne anlarsın? Sen bu kızı bize üç kuruş için satmadın mı?
Annemin yüzü bembeyaz oldu. Ama Lale hanım durmuyordu.
-Herkes geçmişini unutmuş, ama ben unutmam. Senin bu yaptığın tam da senden beklenecek davranış. Anasından babasından sevgi görmemiş, çocuğunu elbette düşünmez. Babasız kalması umurunda olmaz. Senin annelikle ne işin olur? Allah biliyor da başımıza bu müsibeti sardı, yoksa belki de ömür boyu öğrenmeyecektik.
Annem kendini biraz toparlayınca yine benimle onun arasına girdi.
-Yeter kızımı daha fazla hırpalama. Sana verecek hesabımız yok bizim. Bir hesap verecekse Nazenin bebeğinin babasına verir. Geçmişimi unutmadım ama şimdi buradayım. Bir daha kimse benim kızıma dokunamayacak. Babası yok ama ben ikimizin yerine de buradayım, onun yanındayım.
Annemin yüzüne o kadar alaycı bakıyordu ki daha fazla dayanamadım.
-Lale hanım, ben de annem de geçmişimizi unutmadık. Herkesin geçmişinde utanç duyduğu şeyler vardır mutlaka ama geçmiş adı üstünde geçmişte kaldı. Bence hiçbirimiz geçmişi tekrar gündeme getirmezsek daha hayırlı olur.
Ne demek istediğimi tabi ki anında anladı ve bir an gözü döndü. Böyle bir şey yaptığıma ben de inanamıyordum, bir insanı bu şekilde tehdit etmek, bana verilen bir sırrı böyle kullanmak asla yapacağım bir şey değildi ama artık gücümün son noktasındaydım. Her şey üzerime geliyordu ve altından sağ salim çıkabilmem için Celil'in yaşaması gerekiyordu.
Lale hanımın sesi şimdi daha da kin doluydu.
-Senin böyle bir iblis olduğunu ben başından beri anlamıştım, utanmıyorsun da değil mi? Oğlum orada can çekişirken, ondan evladını sakladığın ortaya çıkmışken yüzünü yerden kaldıramaman gerekirken bir de bana üstten üstten konuşuyorsun. Ah benim evladım, olan sana oldu. Kalk da bir gör canını vereceğin kadının arkandan çevirdiği işleri.
Öyle bir feryat ediyordu ki herkes bize bakıyordu. Mahir en sonunda onu durduramayacağını anlayınca annemle beni dışarı çıkarmaya çalıştı ama bir yere gitmeye niyetim yoktu. Benden rahatsız oluyorsa Lale hanım gidebilirdi.
-Hiçbir yere gitmeyeceğim, burada Celil'in uyanmasını bekleyeceğim.
Ben ve annem bir köşeye onlar bir köşeye gittiler. Zaman zaman Lale hanımın öfkeli bakışlarını üzerimde hissetsem de oralı olmadım. İçimden hiç durmadan Celil için dua ediyordum sadece, başka bir şey düşünmüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİCDAN
Romance"Beni alıp en tepeye çıkarmandan korkuyorum. Hayatta hiç bilmediğim ve inanmadığım şeyleri bana göstermenden korkuyorum, çünkü biliyorum ki içinde var bunlar. Buna inanmaktan, kendimi bırakmaktan ve savunmasız kalmaktan korkuyorum. Kafanda yarattığı...