54. Bölüm

998 76 20
                                    

Hayat o kadar hızla normale dönüyor ki şaşıp kalıyorum. İnsanlar da öyle. Elbette unutmuyoruz ama zaman işini çok iyi yapıyor, insan o kadar çabuk alışıyor ki, asla geçmez dediğimiz acılar öyle hafifliyor ki inanamıyorum.

Babam öleli bir ay oldu bile. Bu bir ay süresince onu düşünmediğim tek bir anım olmadı, ama yaşamaya bir şekilde hepimiz devam ettik. Özlemim geçmiyor hep aynı, yine de eskisi kadar taze değil. Daha şimdiden acım aşınmaya başladı bile.

İnsanların gerçek yüzlerini de daha iyi anladım babamdan sonra. Zaten biliyordum çoğu şeyi ama babamın yokluğunda tokat gibi çarptı gerçekler yüzüme.

Önce amcamla başladı, bir hafta bile olmamıştı yanıma geldiğinde. Tatlı dille, halimi hatırımı sorup babamdan bahsetti. Eski günlerinden, onu ne kadar özlediğinden. Bir an ben bile inanacaktım samimiyetine ama kısa sürede ağzındaki baklayı çıkardı. Babamın tüm mal varlığı ve ortak şirketlerindeki hissesi benim ve annemin üzerine geçiyordu. Malda mülkte gözü yokmuş, yanlış anlamayacakmışım ama hisseleri ona devretmem en doğrusuymuş. Ben "kadın başıma" uğraşacak değilmişim bu işlerle. Ne yalan söyleyeyim işime geldi, zaten hiçbir şeyde gözüm yoktu. Kabul ettim hemen, karşımda böyle kıvranmasını izlemek beni onun adına utandırıyordu çünkü. Beklemiyordu böyle bir cevap, hevesle yerinden fırladı. Her şeyi hazırlayıp imzalamam için bana getirecekti. Giderken saçımı okşamayı da ihmal etmedi.

Öğleden sonrasında İbrahim geldi, her gün uğruyordu, çok kısa kalıyordu rahatsız edeceğini düşünüp ama mutlaka geliyordu. Bir anlamı vardı benim için bunun, yanındayım diyordu çünkü. Gerçekten yanımda olan insan o kadar azdı ki ben de ona değer veriyordum.

O gün de biraz durup gidecekti ama amcamın geldiğini ve bana getirdiği evrakları görünce kaldı. Eline alıp hepsini ayrıntısıyla okudu ama amcam bu durumdan hiç memnun olmadı.

-Neye bakıyorsunuz İbrahim bey? Biz yeğenimle hallettik her şeyi.

Bana baktı, sanki destek istiyordu. Bu ne karışıyor gibilerinden sorar gibiydi bakışları ama sesimi çıkarmadım. İbrahimin ne diyeceğini merak ediyordum. Uzun süre inceledikten sonra bana döndü.

-Bu belgeyle babanın tüm hisselerini amcana veriyorsun farkındasın değil mi? Bir daha hiçbir söz hakkın olmayacak onun kurduğu şirkette.

-Evet biliyorum.

-Neden? Baban böyle mi isterdi? Senin kararına saygım sonsuz ama bence bunu biraz düşünmelisin. Şu an karar vermek için çok erken, acın çok taze. Sonradan pişman olabileceğin ihtimalini aklından çıkarma. Sonuçta baban işini çok önemserdi, her şeyden çok.

Doğru, benden bile çok önemserdi. İflas etmemek için beni Celil'e vermişti sonuçta.

Kararsız kaldığımı gören amcam lafa girdi hemen.

-Nazeninin bu işlerle uğraşacak hali yok, onun sırtında bir yük hatta, ben halleşeceğim her şeyi. Yeğenimi, yengemi aç bırakacak değilim. Ölene kadar şimdiki her imkanlarına sahip olacaklar yine.

-Evet ama konu imkan değil bence, burada manevi bir şerden bahsediyorum. Babasının ömrünü adadığı bir emek söz konusu. Bence bunu devam ettiren kızı olmalı, kardeşi değil.

-Yapmayın İbrahim bey, Nazenin ne anlar iş yönetmekten?

-Neden anlamasın? O da sizin benim gibi bir insan değil mi? Biz anlıyoruz, o da anlar. Hem bence çok daha hakkıyla yapar, sadece fırsat verilmesine ihtiyacı var, başka bir şeye değil.

Onlar konuşurken düşündüm ve İbrahimin aslında doğru söylediğini fark ettim. Bir anlık acıyla karar vermiştim. Babam böyle mi isterdi? Sanırım bunu biraz daha düşünmeliydim.

-Amca zahmet ettin kusuruma bakma ama ben biraz daha düşünmek istiyorum galiba. Sonra bakarız olur mu?

Yüzü değişti, sinirlendi ama belli etmemeye çalıştı.

-İyi düşün, zaman işliyor. Babanın imzası var çoğu sözleşmede. Zarar edeceğiz haberin olsun.

-Tamam merak etme.

Konuşma bitince hemen evden çıktı. Ne kadar kızgın olduğunu yürüyüşünden bile anlıyordum. O gidince İbrahime döndüm.

-Böyle söyledim ama haklı aslında, ben ne anlarım bu işlerden?

-Şimdilik bir şey anlamazsın doğru, biz de anamızın karnından iş insanı olarak çıkmadık. Eğitimini alırsan benden daha başarılı olacağını düşünüyorum hatta.

-Ne eğitimi? Ben yataktan çıkacak gücü bulamıyorum kendimde.

-Şimdi böyle, ama toparlanmak zorundasın. Annene bak, senin için nasıl güçlü duruyor. Sen de bunu onun için yapmak zorundasın. Kendini kandırma Nazenin, senin yasın baban için değil, ikimiz de biliyorsun aslında kimin yasını tuttuğunu.

Bu konuya girmeyecektim, bu konuyu düşünmeyi kendime bile yasaklamıştım.

-Konuyu kapatır mısın lütfen.

Tavrımdan ne kadar ciddi olduğumu anladı ve sustu.

-Ne diyorsun peki teklifime?

-Ne teklifi?

-İstemez misin babanın işine onun kaldığı yerden devam etmek?

-Nasıl olacak ki? İşler durup beni beklemeyecek değil mi? Baksana amcama, şimdiden zarar ediyoruz diyor. Ben başına geçene kadar ortada yönetecek iş falan kalmaz.

-Biliyorum ama kimseye devretmeden bir yol mümkün. Yine sen yönetiyorsun, yine senin imzaların var ama kararları sana anlatıp ben veriyorum. Bir bakıma akıl hocan oluyorum senin, olmaz mı? Bana güvenebilir misin?

Düşündüm, başka ne yapabilirdi ki ona güvenmem için. Hep yanımdaydı, destek olmuştu. O gün bahsettiği konuyu da bir daha açmamıştı ve bu beni çok rahat hissettirmişti. Benden o anlamda bir beklentisi kalmamıştı en azından.

-Tabi ki güveniyorum.

-O zaman anlaştık mı? Hiçbir yere imza falan atmıyorsun, elinden sana ait olanı almalarına izin vermiyorsun. Hem nerden belli, belki ileride çocuğun olacak, ona bırakacak bir şeyin olsun istemez misin?

Bu mesele de içimde açmaya korktuğum şeylerden biriydi ama acilen halledilmesi gerekiyordu. Çünkü her gün biraz daha büyüyordu. Bir karara varmam lazımdı. Onu doğuracaktım kesinlikle, ilk günden beri aksini bir an için bile düşünmemiştim ama nasıl?

Celil'e ulaşamadım, o da beni aramadı. Sanırım artık onun için tamamen bittim. Bu defteri kapattı. Benim de kapatmam gerekiyordu, nereye kadar böyle devam edecekti? Ama bebeğini ona söylememek ona inanılmaz büyük bir haksızlık gibi geliyordu. Hem ona hem de bebeğime. Çünkü onun da babasını bilmeye hakkı vardı.

Burada da kalamazdım, karnım büyüyünce bu evdeki herkes beni tefe koyardı. Namusum tüm milletin dilinde dolaşırdı. Eğer Celil öğrenmeyecekse onu başka bir yerde doğurmak zorundaydım.

Bir an önce bir şeyler yapmalıydım. Aslında uzun zamandır yapmam gereken şeyi biliyordum ama cesaretim yoktu. İbrahim böyle söyleyince bu sefer kararımı verdim. Çocuğum için bir şeyler yapmalıydım gerçekten de.

Onu yolculadıktan sonra evi kolaçan ettim, kimse yoktu. Annem de babamın mezarına gitmişti yine. Hazırlanıp evden çıktım. Bir taksi çağırdım. Bundan bir yıl önce yine aynı yolda evimden atılmış, başka bir adamın kuması olarak o eve gidiyordum. Şimdi ise o adamın çocuğuna hamileydim, yine aynı yoldaydım. Bambaşka biri olarak yine o eve gidiyordum.

(25 beğeni sonrasında yeni bölüm gelecektir, herkese iyi okumalar♥️)

VİCDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin