20. Bölüm

1.6K 110 23
                                    

Bekledim, bekledim..

Gece yarısı oldu, hala bekliyordum. Kimse yoktu. Bazen bir ayak sesi ya da kapı gıcırtısı duyunca dikkat kesiliyordum ama hiçbiri onun ayak sesi değildi. Metrelerce uzaklıktan onun ayak sesini bilirdim.

Saat bire doğru artık umudum tükendi, belli ki gelmeyecekti. Kalkıp kapımı kilitledim, ilk defa kapımı kilitliyordum. Gözlerindeki kini böyle net görünce bana her şeyi yapabileceklerini düşündüm. Bunu engelleyebilecek tek kişi de evde değildi.

Neredeydi acaba? Bana bu kadar mı kızgındı? Ne olursa olsun beni bu evde nasıl tek bırakabiliyordu?

Yavaş yavaş içim geçmiş, uykuya dalmışım, birden kapımın çalınmasıyla yerimden sıçradım. Kalbim ağzımda atıyordu, bir an rüyada mıyım yoksa uyanık mıyım farkına varamadım. Birkaç saniye sonra Celil'in sesini ayırt edebildim kapıdan.

-Nazenin aç şu kapıyı.

Saate baktım, üçü geçiyordu, yerimden fırladım. Kapıyı açınca karşımda onu öyle görüp de boynuna atlamaktan başka ne yapabilirdim? O kadar hızlı sarıldım ki bir an sendeledi. Ama o da aynı şekilde beni sımsıkı sardı.

-Nerdesin sen? Nerdesin?

-Geldim işte, bu kapı neden kilitli?

İçeri girdik. Işığı yaktım. Yüzümü görünce panikledi.

-Nazenin ne oldu sana?

Ağlamaya başladım, yine gelip kollarına aldı, saçlarımı okşadı. Bebek gibi muamele ediyordu bana, dokunmaya bile kıyamaz gibi davranıyordu. Tamamen içimi boşalttıktan sonra yüzümü geriye doğru çekti.

-Şimdi söyle ne oldu? Benim yüzümden mi? Özür dilerim, seni korkuttum değil mi? Gelmeyeceğimi mi sandın? Gittim mi sandın? Seni bırakır mıyım? Sadece kızgındım sana ama şimdi geçti tamam mı, buradayım. Ben hep buradayım, senin yanındayım. Dönüp dolaşıp geleceğim tek yer senin kolların, ne ama ne olursa olsun.

Gözyaşlarımı sildi, elini tutup avcunun içini öptüm. En sonunda konuşabilecek hale geldiğimde her şeyi anlatmaktan başka çarem yoktu.

Her şeyi bir solukta anlattım, yüzünün rengi bir anda odanın duvarlarından bile beyaz oldu. Kalkıp camdan baktı ama çoktan toplamışlardı her şeyi. Şimdi de biz öyle bir şey yapmadık diyip beni akıl hastası ilan ederlerse hiç şaşırmayacaktım. Neyse ki Celil buradaydı, artık bana bir şey yapamazlardı. Kendimi sanki tüm dünyaya karşı bir zırh giyinmiş gibi hissediyordum. Celil olduğu sürece herkes üstüme gelebilirdi, bana hiçbir zarar veremezlerdi.

Yerinden yavaşça kalktı, tam kapıdan çıkarken döndü.

-Hazır ol, ben geri geldiğimde gidiyoruz buradan.

-Nasıl yani temelli mi?

-Temelli.

Kafamı salladım. Artık umurumda değildi. Tüm köprüleri yıkacak olmaktan zerre korkum yoktu. Burada oturup başıma başka ne gelecek diye beklemeyecektim. Celil'in bana neden sinirlendiğini şimdi daha iyi anlıyordum. Bu insanların dur durak bilecekleri yoktu ki. Bugün bunu, yarın başka bir şeyi. Bir yerde biz kestirip atmazsak sonu ömrümüz boyunca tetikte beklemek olacaktı. Kendi hayatımıza bizden başka kim sahip çıkabilirdi ki? Birbirimize bizden başka kim sahip çıkabilirdi ki?

Böyle düşüncelerle sessizce geri dönmesini bekledim. Dakikalar geçti gitti ama Celil bir türlü dönmüyordu. Sonra bir kapı çarpma sesi geldi ardından da derinden bir çığlık. Yerimden fırladım, odada duramazdım artık. Koşa koşa aşağı inerken bağırış çağırışlar daha da arttı. Lale hanımın dairesine inince salonda önce Celil'i gördüm, donmuş gibi duruyordu. Yanında Gülizar vardı ağlıyordu. Aliye elinde telefonla birileriyle konuşuyordu. O kadar telaşlıydı ki, telaşının nedeni ise koltuğun üzerinde duruyordu. Lale hanım.. Gözleri kapalı, baygın ya da ölü o an ayırdına varamıyordum. Hemen yanına koşup nefesini dinledim, nefes alıyordu. Salona Celil'in şöförü girdi, Lale hanımı kaldırıp arabaya götürmek istedi, Celil anca o zaman konuşabildi. Sesi derinden ve acı doluydu.

-Bırak elleme, ambulansı bekleyin.

Yanına gittim, yüzüne bakınca darmadağın olduğunu gördüm.

-Celil ne oldu?

-Benim yüzümden.

-Korkma tamam mı, nefes alıyor. Şimdi hastaneye götüreceğiz ve iyi olacak.

Koşup camları açtım, Lale hanımın gömleğini araladım. Nefes almasını sağladım.

Ama gözüm hep celildeydi. Ambulans sesini duyunca aşağı indi ve sedyeyle geri geldiler.

Lale hanımı alıp sedyeye yerleştirdiler. Kapıdan çıkarken Celil bana döndü.

-Sen evde kal.

-Ama gelmek istiyorum.

-Evde kal dedim Nazenin.

Sesi o kadar sertti ki karşı çıkamadım. Lale hanımı ambulansa bindirdiler. Celil ile Aliye ise arabayla arkalarından gittiler. Kapının önünde öylece kalakaldım.

Bir süre sonra Gülizar'ın sesiyle kendime geldim. O sakin sessiz ağzı var dili yok kadın birden benim karşımda aslan kesilmişti.

-Yaptığını beğendin mi? Annem senin yüzünden ölecek belki de. Celil'e yaptırdığına bak, onu doldurup doldurup annemin üstüne saldın. Bundan sonra kim bu vicdan azabını dindirecek Celil için? Ya senin vicdanın? Anneme bir şey olursa hiç sızlamayacak mı? Gerçi neden sızlasın ki, ortadan bir engel kalkar sen de rahat rahat keyfine bakarsın değil mi? Senin için ne güzel bir son! Ama hiç heveslenme, Celil senin içini, gerçek yüzünü elbet görecek. Belki de gördü bile, annesine bir şey olacak korkusu onu gerçeklere döndürdü bile kim bilir. Baksana seni ardında bıraktı, yanına karısını aldı gitti. İşte senin hak ettiğin bu, bu eve geldiğinden beri ne huzur kaldı ne rahat. Sonunda da kadıncağız ölümlerden dönecek belki de. Ama sen de ucuz kurtulmayacaksın, keyfini süremeyeceksin bunu böyle bil.

O kadar nefret doluydu ki, benden böyle nefret edebilmesi nasıl mümkün oluyordu anlamıyordum. İçeri girmek için döndüğünde artık sabrımın sonuna geldiğimden kendimi tutamadım, kolundan tutup kendime doğru çektim.

-Bana neden böyle kin dolusun az çok tahmin ediyorum, Celil'e aşık falan değilsin onu anladık zaten. Sen tamamen Aliyenin dolduruşuna geliyorsun, yoksa Celil falan umurunda değil. Ama bence sen dikkat et, Aliye gibi bir kadın herkesi harcayabilir, onun gözünde sen kimsin ki? Ben olmasam hayatında ne değişir bunu da merak etmiyor değilim. Sen yine aynı yerinde kalacaksın, benim yokluğum sadece Aliyenin belki biraz işine gelebilir. O bile ben olmasam da istediğini alamaz. Celil bana aşık. Duydun mu? Bana. Sadece bana. Bir gün hayatımla ilgili bir karar verilecekse de bunu sadece o verebilir. Sen Aliye hatta Lale hanım bile değil.

Kolunu çekmeye çalıştı ama bırakmadım.

-Vicdan meselesine gelince de ben kimseye bir şey yapmadım, bahçenin ortasına giysilerimi atıp yakan Aliye ve Lale hanımdı, beni defalarca tehdit eden, korkudan kendi evimde odamın kapısını kilitleyecek duruma getiren de yine onlardı. Yani Celil kimin ne yaptığının farkında. Yine de her şeye rağmen beni istemezse giderim, ama bunun kararını sadece o verebilir başkası değil. O yüzden öyle büyük büyük laflar etme Gülizar, altından kalırsın benden söylemesi.

Bırakıp yukarı çıktım, nefes nefeseydim. Kendime inanamıyordum, o laflar benden mi çıkmıştı? Bir yandan da kendimi güçlü hissediyordum, ilk defa canımı yakan birine meydan okumuştum. Bu harika bir histi, şu anda Lale hanım öldü mü ölmedi mi diye düşünürken bile, Celil'i tüm varlığımla bu acıyla baş başa bırakmaktan kahrolurken bile bu meydan okuyabilme hissinin tadını çıkarıyordum.

Ama beynimde bunu ve tüm endişeleri geride bırakan, hepsine ağır basan bir görüntü sürekli yanıp sönüyordu: Celil ve Aliyenin birlikte arabaya binip gidişleri..

(10 beğeni sonrasında yeni bölüm gelecektir, herkese iyi okumalar ♥️)

VİCDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin