55. Bölüm

972 65 15
                                    

İşte yine buradayım. Aşağılandığım, itilip kakıldığım, hor görüldüğüm evin kapısındayım.

Aynı zamanda aşkı bulduğum evin kapısındayım. Hayatın benden aldığı her şeyi misliyle bana geri verdiği yerdeyim.

Eskiden bizim odamız olan odanın camına bakıyorum dışarıdan. Perdeleri örtülü. Muhtemelen kullanılmıyor. Lale hanım o odayı görmek bile istemiyordur eminim. Camına bakarken o odada ilk defa Celil'e kendimi verdiğim gün aklıma geliyor. Sabah kalkıp bu camdan dışarı bakmıştım ve tüm dünya ışık dolu gelmişti gözüme. Şimdi her yer kapkaranlık. İçime temiz havayı çekmiştim ve hayatımda ilk defa nefes aldığımı hissetmiştim o sabah, şimdi boğuluyorum. Bir el boğazımı sıkıyor uzun zamandır, nefes almama izin vermiyor.

Daha yukarı, terasın olduğu kata bakıyorum. Aliye buradan atlamış, annemden öyle duydum. İçim ürperiyor. Böyle bir şeyi izlemek, buna sebep olduğunu bile bile izlemek hem de nasıl bir şeydir tahmin bile edemiyorum. Celil'e kıyamıyorum hala, yaşadıklarını asla yaşamamalıydı. İçinde öyle iyi bir kalp taşıyor ki tüm başına gelenler ona büyük haksızlıktı. Ben de çok acıdan geçtim ama onun gördükleriyle kıyaslanamaz bile.

İçeride beni neyin beklediğini bilmiyorum. Buraya gelmek cesaretini kendimde zar zor buldum. O yüzden vazgeçmeyeceğim. Ne olursa olsun Celil'e giden her yolu deneyeceğim, buna mecburum. Sadece kendim için değil, çocuğum için de bunu yapmalıyım. Yapmalıyım ki ileride yüzüne gönül rahatlığıyla bakabileyim.

Ürkekçe kapıyı çalıyorum, birkaç dakika sonra Pakize kapıyı açıyor. Beni görünce hortlak görmüş gibi oluyor rengi, elini kolunu nereye koyacağını bilemiyor.

-Lale hanım evde mi?

-E-evde ama..

-Haber verir misin benim geldiğimi, bahçede bekleyeceğim. Fazla zamanını almam söylersin, beş dakika konuşup gideceğim hemen.

Tereddütlü, ne yapacağını düşünüyor bir süre.

-Hadi git çağır, çok önemli. Rica ediyorum.

En sonunda içeri giriyor. Lale hanım gelecek mi emin değilim. Bana nefreti o kadar büyük ki yüzümü görmeye tahammülü yoktur ama bir yandan da tüm olanlara rağmen buraya gelebildiğime şaşırıp konunun ne olduğunu merak da edebilir.

Biraz bekliyorum bahçede, o kadar bakımsız ki her yer. Sanki evde kimse yaşamıyor gibi. Eskiden de sıcak bir ev değildi burası ama şu an sanki ruhu kaybolmuş gibi. Bu çiçeklere zamanında ben de bakmıştım. Celil için, o seviyor diye ilgilenmiştim çiçekleriyle. Şimdi bir tane bile açmış çiçek yok. Hepsi solmuş, susuz, bakımsız. Kendimi onlara benzetiyorum. Hayattan kopmuş, yaşamak için umutsuzca çırpınıyor çiçekler ama su yok, güneş yok nasıl devam edeceklerler ki? Benim de suyum, güneşim, ışığım gitti. Ben de böyle zar zor tutunuyorum bir köşesinden hayata. Ama eski halimin yanından bile geçemiyorum. Eski halimi hatırlamıyorum bile. Celil'in yanında nasıl biriydim unuttum.

Evde olmadığını biliyorum. Olsaydı hemen inerdi yanıma evet ama bu kadar emin olma nedenim bu değil. O burada olsaydı hissederdim. Aramızda koca koca duvarlar olsa bile onun varlığını hissederdim. Ama bu evde değil, uzun zamandır da uğradığını sanmıyorum.

Bu düşüncelerle boğuşurken kapı açılıyor. Tahmin ettiğim gibi merakı baskın çıkmış ve beni görmeye inmiş aşağı.

Daha çökmüş halde bekliyordum onu aslında, tabi eskisi gibi değil ama yine de güçlü duruyor. Belki de benim karşıma çıkacağı için kendini tutuyor, dik duruyor. Beni düşmanı gibi gördüğü için yenik halini bana göstermek de istemiyor.

Yanıma gelince ayağa kalkıyorum o da oturmuyor. Belli ki derdimi öğrenip beni gönderecek. Birinci katın perdelerinde kıpırtılar görüyorum. Muhtemelen Gülizar bizi izliyor. En sonunda ben konuşmaya başlıyorum.

-Geldiğiniz için teşekkür ederim. Benim için hissettiklerinizi biliyorum ve o konulara girme niyetim yok bir daha, çözebilmemiz mümkün değil çünkü. Sadece Celil'i bulmam lazım, çok önemli. Nerede olduğunu biliyorsanız lütfen yardım edin bana.

Beni baştan aşağı süzüyor. Şu an karnımda onun o yana yakıla beklediği torununu taşıdığımı bilse ne yapar acaba? Celil'i bulma konusunda bana yardım edeceği kesin, çünkü bakışlarından anlıyorum ki Celil'in nerede olduğundan onun da haberi yok. Eğer hamile olduğumu söylersem bana daha fazla bilgi vereceğine eminim ama bu riski göze alamıyorum. Celil ortaya çıkmazsa bu kadın beni torununu taşıdığımı bile bile asla bir yere bırakmaz. Bilmemesi en iyisi. Çocuğumu bu evde, hele de Celil olmadan büyütmek kabus gibi. Ona hayal ettiğim böyle bir hayat değil.

En sonunda konuşmaya karar veriyor, sesi buz gibi.

-Neden arıyorsun önce onu de hele sen bana? Yine ne işler açacaksın oğlumun başına? Şimdi gözüne ne kestirdin? Sırada da onun canı mı var?

-Dediğim gibi kavga etmeye gelmedim, siz de bilmiyorsunuz sanırım. Zamanınızı aldım, kusura bakmayın.

Dönüp gidecekken kolumu tutuyor.

-Oğlumu benden aldın, gelinimin ölümüne sebep oldun. Bu evde beni bir başıma bıraktın. Bir de hangi yüzle gelmiş benden yardım istiyorsun? Bilsem bile sana tek kelime etmezdim, ucunda ölüm olacağını bilsem sana onun yerini söylemezdim. Hadi yürü git şimdi, bir daha da sakın benim evime ayak basma. Celil'in de birazcık aklı varsa dönmez buraya, senden uzak durur. Varsın ben görmeyeyim ama senden de zarar görmesin.

Gariptir ki ona eskisi kadar kızamıyordum, oğlunu kaybetmiş durumda ve ben onu ilk defa bu kadar iyi anlıyorum. Ne olursa olsun bir anne evladıyla sınanmamalı. Kendi içimde büyüyen bir can olduğu için şimdi kendimi onun yerine daha rahat koyabiliyorum.

Celil herkes için kocaman bir kayıp, bir evlat, bir sevgili ve bir baba aynı zamanda. Yokluğu pek çok anlama geliyor.

Daha fazla burada oyalanmamın bir anlamı yok. Dediği gibi bilseydi de bana söylemeyecekti muhtemelen ama ben bildiğini anlayacaktım. Şu an görüyorum ki en az benim kadar korkuyor o da Celil'i bir daha görememekten. Varlığımla daha fazla canını sıkmak istemiyorum. Sessizce çıkıyorum bahçe kapısından.

Yine başladığım yerdeyim, hatta daha da geride. Şimdiye kadar böyle bir umudum vardı, bu evden umutluydum ama artık o da kalmadı.

Eve yürüyerek dönmek istiyorum. Düşüncelerimle biraz baş başa kalmalıyım.

Ona ulaşmanın başka hangi yolu olabilir diye kendimi sorguluyorum. Bir anda yolun ortasında kalakalıyorum. Neden daha önce aklıma gelmedi? Bu kadar bariz ve basit bir şeyi nasıl şimdiye kadar düşünemedim? Mahir. Tabi ki Mahir var. Telefon numarası bende var, Celil'le ilgili bildiği bir şey mutlaka vardır. Bir anda yine kalbim göğüs kafesimden çıkacak gibi atmaya başlıyor. Az önce içine düştüğüm umutsuzluk yerini tekrar bir arabaya bırakıyor. Acaba onu bir daha görebilecek miyim? Acaba bebeğini haber verebilecek miyim? Beni isteyecek mi?

Mahirden alacağım cevabı hem çok merak ediyorum hem de ölesiye korkuyorum. Eğer buradan da eli boş dönersem bitecek çünkü. O yüzden erteliyorum aramayı, bir yandan da hemen arayıp öğrenmek istiyorum. Çelişkiler içindeyim tamamen. Hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim kendimi. Ya tamamen bitecek ya da yeniden başlayacağız.

Kendi kendime bir söz veriyorum, şimdi de olmazsa ben de bırakacağım artık. Benden böylesine kaçan birini aramayacağım bundan sonra. Ne kadar zor olursa olsun yeni bir hayata başlayacağım. Yana yana da olsa kabul edeceğim gittiğini. Bebeğimi de bundan sonraki yaşamımı da bu gerçek üzerine kabulleneceğim.

Ama önce umudumun tamamen kırılması lazım, başka türlü ilerleyemem. Onu bırakıp gittiğim o evde, bana git dediği o evde beklerim ömrüm boyunca. O anda takılı kalırım. Ama böyle bir lüksüm yok artık. Kendimden çok düşünmem gereken biri var şimdi. Her şeyi göze almalı ve cesur olmalıyım. Ne olacaksa olsun onu göğüslemeliyim.

Bir çocuk parkı görüyorum, gidip banklardan birine oturuyorum. Önce biraz nefesimi düzenleyip telefonu elime alıyorum. İlk çalışta açıyor Mahir. Ve son çareme merhaba diyorum..

(30 beğeni sonrasında yeni bölüm gelecektir, herkese iyi okumalar ♥️)

VİCDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin