Celil işe gideli daha on dakika bile olmamıştı ki çat diye kapım açıldı, Lale hanım içeri daldı. Neye uğradığımı şaşırdım. Gelip kolumdan tuttu, yüzünü yüzüme yaklaştırdı. O kadar tehditkar bir görünümü vardı ki korktum. Onlardan asla korkmayacağıma kendi kendime söz vermiştim ama elimde değildi şu an.
-Neydi o aşağıda oynadığın oyun şimdi bana anlat bakalım?
-Ne demek istediğinizi anlamıyorum.
-Bana bak sen beni anlayamadın daha herhalde. O laflarımı öyle boş boş konuşuyor diye düşündün. Arkana Celil'i aldığını sandın. O güvendiğin Celil bir anda arkandan çekiliverir yere kapaklanırsın duydun mu? Senin bu evde yaranman gereken o değil.
Kolumu öyle sert sıkmaya başladı ki, acıdan gözlerim doldu.
-Ben kimseye yaranmaya çalışmıyorum.
-İşte hatan da burada. Yaranacaksın elbette. Ama bana! Yanlış insana oynuyorsun.
-Yemin ederim tek kelime bile anlamıyorum sözlerinizden.
-Senin bu masum saf hallerin anca Celil'e söker. Ben senin ciğerini görüyorum. Ne yapmaya çalıştığını biliyorum. Aklından çıkart. Celil annesini karısını ailesini karşısına almaz. Onun ailesi biziz. Her zaman da sadece biz kalacağız. Seni aldım getirdim, ailen köpekten beter muamele etti sana, insan köpeğini bile bağlar kapısına bekletir. Seni evlerinde bile tutamadılar bak. Buraya geldin. Yerin kalıcı sanma, dün getirdim yarın yollarım. Celil hiçbir şey diyemez.
-Ben hiçbir şey yapmıyorum sadece sessiz sedasız yaşamak istiyorum o kadar.
-Sana son uyarım. Sen ne demek istediğimi anladın, kendini kapı önünde bulmana bir adım kaldı.
Kolumu sertçe bırakıp çekti gitti.
Ağlamayacağım, ağlamayacağım, ağlamayacağım.
Bu insanların beni anlatmasına izin vermeyeceğim.
Bir şey olursa beni ara demişti Celil, elimde telefon duruyorum. Arayıp ne diyeceğim ki? Ona annesini şikayet edecek halim yok. Etsem de ne değişir? Ciddi bir seçim yapma durumunda tabi ki annesini seçer. Birkaç özel an paylaştık diye beni ailesine tercih edecek değil.
Şu dünyada yine hiç kimsem yok gibi hissediyorum. Bu kadar yalnız olmak beni zamanla güçlendirir sandım ama aksine zaman geçtikçe daha da kırılgan oluyorum. Kendi kendime yeteceğime, kimseye ihtiyaç duymayacağıma, hep ayaklarımın üzerinde tek başıma duracağıma dair kendime defalarca sözler verdim ama yararsız! Şu an bir omuza öyle ihtiyacım var ki. Beni koşulsuz sevecek, hatalarımla zaaflarımla beni kabul edecek, ne olursa olsun yanındayım diyecek birine çok ihtiyacım var. İtiraf ediyorum bu kişinin Celil olmasını istiyorum. Sadece istiyorum ve hiç umudum yok. Bir defa olsun birinin önceliği olmak istiyorum. Böyle şeylere ihtiyaç duyduğumu Celil'le tanışana kadar bilmiyordum. Herhangi birinden değil sadece ondan bu sevgiyi görmeyi arzu ediyorum.
Ama kocaman bir hayal bu. Gerçek ise az önce odamdaki kadındı. Beni dünyaya döndürdü. Senin yerin burası dedi, yerimi hatırlattı.
Yerimden kıpırdayacak halim bile yoktu, kendimi zar zor yatağa attım. Uzanınca birden acıyla sıçradım. Kolumun üstünde yatınca kolum ağrımaya başladı, kazağımı kaldırıp baktım ve tutmaya çabaladığım gözyaşlarımı artık durduramadım. Öyle sıkmıştı ki kolumu kıpkırmızıydı ve moraracaktı belliydi. Bu muameleyi kabul etmeyeceğimi söyledim kendi kendime, böyle bir aşağılanmaya boyun eğmeyecektim. Ama ne yapabilirdim?
Herkese rest çekip evden ayrıldığımı düşündüm, sonra? Ailemin evine gidemezdim, öleceğimi bilsem yine de gitmezdim zaten. Beş parasızdım, kimsesizdim. Bu evden başka bir yerim yoktu. Hepsi bahaneydi aslında, işin özü korkak biriydim. Köprüleri yıkıp atacak, isyan edecek, birilerine baş kaldıracak cesaretim yoktu. Onun yerine bu aşağılanmayı kabul ediyordum işte. Bunun verdiği hırsla daha da çok ağlamaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİCDAN
Romance"Beni alıp en tepeye çıkarmandan korkuyorum. Hayatta hiç bilmediğim ve inanmadığım şeyleri bana göstermenden korkuyorum, çünkü biliyorum ki içinde var bunlar. Buna inanmaktan, kendimi bırakmaktan ve savunmasız kalmaktan korkuyorum. Kafanda yarattığı...