Cehennem gibi bir gün geçiriyordum. Hastanelerden nefret ediyorum. Tüm bu kalabalık, umutsuz insanlar, ağlayan çocuklar, çaresiz yaşlılar. Hepsinin acısı bir anda kalbime doluyor ve nefessiz kalıyorum.
Ama mecburum, babam ve annemle beraber kemoterapi için sıramızı bekliyoruz. Yarım saat kadar bekledikten sonra babamı annemle beraber bir odaya alıyorlar. Ben dışarıda kalıyorum. Bir başıma beklemek daha da yorucu. İçeride neler oluyor bilmiyorum, babam nasıl öğrenemiyorum.
Yanında olduğumu görmek ona iyi geldi ama o kadar canıyla uğraşıyor ki şu anda ben bile teselli edemiyorum. Acı çekiyor ve bu acıyı hak ettiğini düşünüyor. Ona göre hepsi bana yaptıklarının bedeli. Ben böyle düşünmüyorum, kimse hakkında böyle düşünemem. Benim de canımdan çok sevdiğim biri var ve hiç kimseye ah edemiyorum artık. Babamın evinden çıkarken etmiştim ama şimdi beddua etmek ya da kin tutmak bana korkunç geliyor. Hep Celil gözümün önünde çünkü. Biri için kötülük dilersem ona ucu dokunur diye ürküyorum. İçime öyle bir sevgi doldurdu ki onun dışında bir duygu yeterince güçlü olmuyor, ona olan aşkımı bastıramıyor.
Bunları düşünürken bir adamın yanıma yaklaştığını son anda fark ediyorum. Meğer bana bir şey soruyormuş ama o kadar dalmışım ki hiçbir şey duymamışım bile.
-Özür dilerim anlamadım?
-Kemoterapi için burada mı bekleniyor diye sormuştum.
-Evet, burada.
Gelip yanımdaki sandalyeye oturuyor. Ben yine düşüncelerime saplanmışken sesiyle tekrar kendime geliyorum.
-Bir yakınınızı mı bekliyorsunuz?
-Evet, babamı.
-Öyle mi? En kötüsüdür. Anne ya da baba.
Başımı sallıyorum, sohbet edecek halim yok. Ama biraz sonra yine konuşuyor.
-Ben şanslıyım, en azından canımdan kanımdan biri değil ortağımı bekliyorum sadece.
-Ne kanseri?
-Akciğermiş ama tüm vücuduna yayılmış. Bir görmek istedim ben de.
Birden adamın yüzüne bakıyorum, babamın bahsettiği adam bu sanırım. Ben ona bakınca o da dikkat kesiliyor. Uzun boylu ve atletik yapılı biri. Celil yaşlarında, esmer. İlk izlenimim iyi biri olduğu yönünde oluyor.
-Galiba ortağınızı tanıyorum.
Şaşırıyor.
-Nasıl yani?
-Babam içeride, sizden bahsetmişti. İbrahim bey değil mi?
-Evet, çok şaşırdım. Kızı olduğunu biliyordum ama aranız bozuk gibi anlamıştım konuşmalarından.
-Biraz öyleydi ama aile meseleleri işte, şimdi hastalık her şeyi değiştirdi.
-Muhakkak öyledir, çok üzüldüm sizin adınıza.
-Teşekkür ederim. Babam işleri tamamen devretmeyi düşünüyor size.
-Evet öyle bir düşüncesi var ama ben de tam tersine burayı bırakıp İstanbul'a dönmek istiyorum.
-Yaa, babam çok üzülür bunu duysa, annemin anlattığına göre size çok güveniyormuş.
-Sağ olsun, ona duyurmayacağım zaten. Tedavi süresince ben işlerin başında olacağım, sonra bakalım.
Sonra derken babamın ölümünü kastediyordu. Nasıl olsa ölecek o zamana kadar devam edip sonra rahatça bırakabilirdi. O da böyle anladığımı tahmin edip lafı çevirmeye çabaladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİCDAN
Romance"Beni alıp en tepeye çıkarmandan korkuyorum. Hayatta hiç bilmediğim ve inanmadığım şeyleri bana göstermenden korkuyorum, çünkü biliyorum ki içinde var bunlar. Buna inanmaktan, kendimi bırakmaktan ve savunmasız kalmaktan korkuyorum. Kafanda yarattığı...