Bölüm 1

3.8K 199 71
                                    




Seokjin eşinin elinden tutmuş koşuyordu. Nereye gittiklerinden emin değildi ancak her yer buradan iyi olmalıydı. Namjoon omegasına bakarken kendine kızdı, koşmak zorunda olmak gururunu incitiyordu. Onu koruması gerekirdi, alfa omegasını korurdu. Ancak kendisi omegasıyla birlikte koşuyordu sadece.

Seokjin alfasını da çekerek ormanın içindeki eski evlerden birine daldı. Burada genelde ormancılar yaşardı ve daha önce gelmeleri gerekmemişti. Ancak her şey değişiyordu. Yangından yeni kurtulmuş gibi görünen kulübenin içi de dışından farklı değildi. Eşyalar is rengine bürünmüş, açık mutfaktaki camlar patlamış ve bir çok şey yanıp kül olmuştu. Yaralı alfasının sağlamlığı meçhul olan bir koltuğa oturmasına yardım edip evin içinde gezindi. Onları takip eden betaları şimdilik atlatmış gibilerdi ancak fazla zamanları olduğunu sanmıyordu.

Kırık dökük banyoya girip alfasının yarasını sarabilecek bir şeyler bulmaya çalıştı. Şansına dolapların birinde birkaç ilaç ve sargı bezi vardı. Hatta batikon bile bulmuştu. Kucağını ilaçlarla doldurup eskiden salon olan yere geri döndü. Namjoon sesini çıkarmıyordu ancak sıkıca yumduğu gözlerinden ve alnında biriken ter damlalarından canının çok acıdığı görülebiliyordu.

Seokjin alfasını tutup yüz üstü dönmesine yardım etti ve panolonunun kan içinde kalmış kısmını tutup yırttı. Alfanın baldırında hala kan sızdıran bir kurşun yarası vardı. Giriş yarası net bir şekilde görülse de çıkış yarası yoktu. Muhtemelen kurşun hala Namjoon'nun bacağının içindeydi. Seokjin'in bu ortamda kurşunu çıkarmasının bir ihtimali yoktu, denese bile vakit yoktu ve kurşunun nereye kadar girdiğini bilmiyordu. Yine de bacağından vurulması da onların şansıydı. Yarayı temizleyip gazlı bezi alfanın bacağına sıkıca sardı. Getirdiği ilaç kutularını hızla karıştırıp bir ağrı kesici bulduğunda mutluluktan ağlamak üzereydi. İki tanesini Namjoon'a verip mutfaktan su getirdi ve içmesini sağladı.

Alfa, omegasının sarı gözlerinin içine bakarken içinden kendisine küfürler ediyordu. Onu koruyabilmesi gerekirdi, omegasını bile koruyamıyorsa ne tür bir alfaydı ki?

"Aklından neler geçtiğini biliyorum." dedi Seokjin koltuğun ayakucuna oturup alfanın bacaklarını dikkatle kucağına yerleştirerek.

"Öyle mi?" diye sordu Namjoon kaşlarını çatarak. Göz göze geldiklerinde alfa başını çevirdi.

"Hımm öyle. " Jin dudaklarını büzüp kalınlaştırdığı sesiyle alfasını taklit edercesine konuştu. "Ben kocaman bir alfayım omegamı dövüşerek korumam gerekir. Nasıl koşarak kaçarım?"

"Dalga geçmenin sırası mı şimdi?"

"Joon, betalar çok kızgın ve ordu tamamen onlardan oluşuyor. Sen o kadar kişiye karşı beni nasıl koruyabilirsin?"

"Ben bir alfayım." dedi Namjoon kısık bir sesle. "Betalar benimle boy ölçüşemez."

"Evet sen 'bir' alfasın." diye onayladı Jin. "Peşimizde en az otuz tane beta vardı ve silahlılardı. Tek başına nasıl onların hepsini dövebilirsin?"

Namjoon sıkıntıyla gözlerini yumdu. "Her neyse." dedi ve iç çektikten sonra tekrar açtı gözlerini. "Burada fazla kalamayız."

Seokjin başını sallayarak onayladı. "Yiyecek bir şeyler var mı diye bakalım, sonra gidelim." kalkıp kırık dökük mutfağa ilerledi ve dolapları karıştırarak tarihi geçmemiş kapalı bir şeyler aradı. Bir iki denemeden sonra bulduğu birkaç paket cips ve kuru yemişleri sırt çantasına tıktı. iki tane de konserve fasulye bulmuştu. Namjoon'un çantasındaki su şişelerini de doldurup çantaları geri taşıdı. Alfası ayaklanmış ve bacağının acısını belli etmeden yürümeye çalışıyordu.

OMEGAVERSE VMIN-YoonKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin