Uzun zaman sonra sabah yine Caitlin'in telefonuyla uyandığımda nerede olduğumu hatırlayabilmek için etrafıma bakınmam gerekti. Babamla büyükannemlerin evinde kaldığımı hatırlamamın ardından zihnimin tamamen uyanmasıyla dün geceki ürpertici olayı da anımsamam uzun sürmedi. Korkunç kabusun ardından elimde beliren yazı... İşin daha garip tarafı ben afallamış halde elime bakarken sanki siyah renk derimin içinde kayboluyormuş gibi belirginliğini yitirmiş, sonra da hiç var olmamışçasına kaybolmuştu.
Israrla çalmaya devam eden telefon ekranındaki Caitlin ismiyle biraz daha bakıştıktan sonra cevapladım. "Bir ara hatırlat da rehberde seni uyku bölücü olarak değiştireyim," diye homurdandım huysuz huysuz.
Sesini incelterek beni taklit ettikten sonra, "Tanrı aşkına, saat onda ne uykusu?" diye ekledi.
Saat onda ne uykusu mu? Ciddi miydi? Eğer geceleri tuhaf tuhaf rüyalar tarafından bölünse ve uyandığında gördüğü rüyanın izlerini kendi vücudunda taşıdığını görse bahse varım o da gece boyunca gözünü kırpamaz ve sabah uyuyakalırdı. "Caitlin, eğer beni Nelson veya herhangi bir aşk problemin için uyandırdıysan yemin ederim numaranı engeller ve arkadaşlığımızı bitiririm, ayrıca tenis kulübünü de ateşe veririm! Nelson'la birlikte."
Nefesini seslice telefona üfledi. "Bazen seninle hâlâ neden arkadaş olduğumuzu düşünmüyor değilim. Evrenin tüm negatifliğini kendinde toplamak zorunda mısın?"
Yastıkla kendimi boğmak isteyerek yüzüme bastırdım. "Sabahları mı? Evet. Sabahın köründe uyandırılınca mı? Daha çok evet!" Sunacağı hiçbir argümanı kabul etmiyordum, sabah on sabahın körü sayılırdı ve bunu hiçbir açıklama değiştiremezdi.
Yorganı üzerimden atarak uyuşuk adımlarla banyoya doğru ilerledim. Yüzümü yıkarken bir yandan da telefonu hoparlöre almış onunla konuşmaya devam ediyordum. Kolumdan aşağı akarak tişörtümün kolunu ıslatan su damlasına ateş püsküren bakışlarımı fırlattım, kıyafetimin kollarının ıslanmasından nefret ederdim. "Her neyse, Alice. Hazırlan, Harikalar Diyarı'na gidiyoruz." Hoparlörden çıkan neşeli bir çığlık banyoda yankılandı.
Kafasından geçen çılgın planları tahmin edemiyordum, ama bana uymayacak şeyler olduğuna bahse girerdim. Caitlin'in tüm boş vaktini hoşuma gitmeyecek planlar yaparak geçirdiğini düşünmeye başlayacaktım. "Cevabımı söylememe gerek var mı?" dedim musluğu kapatırken.
"Mızıkçı Alice. Alice olmadan Harikalar Diyarı'nın ne anlamı var?" Dudaklarını büzerek yavru köpek bakışlarını attığını tahmin etmek zor değildi.
"Burası tekrar hayır diyeceğim kısım mı?" diye sordum saçlarımı tepeden topuz yaparken. Banyonun tamamen ahşapla kaplı olması bana kendimi egzotik bir yere tatile gelmişim gibi hissettiriyordu, çocukluğumda bu evi demode bulurdum, fakat şimdi tekrar bir bakınca huzur verici ve iç açıcı bir şekilde dekor edilmişti.
"Burası seni almak için evine doğru yola çıktığım kısım."
"Boşuna gelme," dedim. "Kendi evimde değilim."
"Nasıl değilsin? Yoksa... annenle kavga edip evi falan terk etmedin, değil mi? Veya seni sokağa mı attılar? Yoksa sevgilin var ve onunla mı kaldın?! Bunu bana nasıl anlatm-"
Birbirinden saçma olasılıklarını sıralamasını keserek, "Hayır," dedim sabırsızca, "sadece babamla kalıyorum."
"Bana adresi at." Arka plandan gelen trafik gürültüsünden yolda olduğunu anlamıştım, söz konusu Caitlin olduğunda başka bir ihtimali de beklemiyordum zaten. Beni daha erken uyandırmaması veya izimi sürerek kapıma dayanmaması mucizeydi. Böyle kararlı olduğuna göre onu durdurmam zordu, ama aynı zamanda hoşlanmayacağım bir planın ortasında bulunmak da istemiyordum. İkilem sinir bozucu bir hale geldiğinde bıkkınlıkla, "Senden kurtulma şansım?" diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARK MOON
Teen FictionBelki de gerçek olan şey rüyalarımızdır... Ve bazen uzun süren bir sessizlik milyonlarca kelimeden daha fazla şey anlatır.