32- Gece Yarısında Parıldayan Ay ve En Karanlık Korkularla Örtülü Gökyüzü

2.3K 233 60
                                    

"Vadinin altına doğru beni takip et,

Biliyorsun, ay ışığı ruhundan akıyor." 

♡♡♡

Anın büyüsü öyle baş döndürücüydü ki bir süre yaşadığım şoku hissedemedim. O an zaman kavramı veya herhangi bir şeyin önemi yoktu. Çıkmazda olduğumun önemi yoktu, biten arkadaşlıklarımın, psikolojik sorunlarımın ya da problemlerimin bir önemi yoktu. Hatta Efrain'in zaman zaman ürkütücü olmasının da önemi yoktu. Onun az önce konuşmuş olduğu gerçeğini idrak etmem zaman aldı ve nihayet durumun bilincine vardığımda kapıldığım bir anlık şaşkınlıkla elimi hızlıca geri çekme hatasında bulundum. Büyü ansızın bozulmuş gibi üzerimize yağmakta olan yıldız tozları parlaklıklarını yitirerek Efrain'in gri gözlerindeki rengârenk yansımaları yavaşça yok oldu. Etraftaki her şey ağır çekimde somutluğunu yitirirken kulaklarım uğuldamaya başladı, boşlukta süzülüyormuşum gibi bir hissizlik beni ele geçirdi, her şeyi düzeltebilecekmiş gibi elimi uzatmaya çalışsam da elim hareketsizce havada asılı kaldı.

Zihnim tamamen uyuşmuş gibi yavaşlayan fonksiyonlarımla birlikte göz kapaklarım da ağırlaştı. Tüm gerçeklik silinirken kendimi boşluğa teslim etmekten başka yapabileceğim bir şey yoktu.

***

Gözlerim yavaşça aralandığında nerede olduğunu anlamam biraz zaman aldı. Başımdaki hafif ağrı dışında iyi olsam da beynimin içinde bir tonluk kütle varmış gibi hissediyordum. Bu fiziksel açıdan ne kadar mümkündü bilmiyordum ancak kendi kafamı taşımakta zorlandığımı rahatlıkla söyleyebilirdim. Olduğum yerde hareketsizce uzanmaya devam ederken yanağıma çarpan kalp atışlarını duyduğumda irkildim. Yavaş bir ritimde stabil bir şekilde birbirini izleyen kalp atışlarının bana ait olmadığından epey emindim. En son bıraktığımda kalbim yanağımda değil, göğüs kafesimin içindeydi. Kafa karışıklığıma rağmen bunu söyleyebilirdim en azından. Efrain'in göğsünün üzerinde uyuyakaldığımı hatırlayabilmek için birkaç dakika daha geçmesi gerekti.

Bir eli nazikçe belimi tutuyordu ve benim elim de yanağımın hemen yanında, göğsünün üzerindeydi. Genelde buz gibi olmasına rağmen şu an sıcacıktı, sonsuza dek bu şekilde kalmaktan başka bir şey düşünemiyordum. Kafamdaki sis perdesi yavaşça aralanırken gözlerim görme ve beynim de düşünme yetisini tekrardan kazanıyordu. Uzandığım yerden kalkarken kaslarım kaskatı kesilmişçesine sızlıyordu. Baş ucumuzda duran mum neredeyse bitmek üzere olduğundan ışığı sürekli titriyordu, boş şişeler yerdeydi, oda tamamen sessizdi. Efrain uyumaya devam ediyordu, niyetim hemen orayı terk etmek ve neler olduğunu anlamaya çalışma kısmını eve bırakmak olsa da uyurken yüzünün aldığı hali görünce duraksamadan edemedim.

Diğer kolu koltuktan aşağı sarkmıştı, saçlarının bir tutamı alnına düşmüş, sol kaşına değiyordu. Upuzun kirpiklerine değen mum ışığı pürüzsüz yüzünde soluk renkli, yumuşak bir gölge oluşturuyordu. Yavaşça kalkıp inen göğsü yüzündeki huzurlu ifadeyle bir bütünlük içindeydi. Onu daha önce bu kadar kaygılardan, korkulardan arınmış, ifadesizliğini tamamen bir kenara bırakmış, doğal halde görmediğimden kenara oturup uyanana kadar onu izlemek istedim. Tamamen gevşemiş yüz kasları, yüzündeki somurtkan ifadeyi yok etmişti, dudakları hafifçe aralanmıştı ve itiraf etmek gerekirse dünyanın en güzel şeyi gibi görünüyordu. Fakat oturup onu izleme gibi uçuk bir düşünceye kapılmış olmam bunu uygulayacağım anlamına gelmiyordu.

İlk olarak bunun iyi bir fikir olduğundan emin değildim, birinin özel alanını ihlal etmek gibi geliyordu. Ayrıca bir an önce buradan çıkıp az önce gördüğüm –ve muhtemelen bir daha en ufak bir ayrıntısını dahi asla unutamayacağım- rüyayı iyice düşünmeliydim. Konuşma olayından bahsetmiyordum çünkü o sadece bir rüyaydı ve rüyalarda her şeyin mümkün olduğunu biliyordum; bunu göz önüne aldığım zaman her şey olası görünüyordu. Ancak şu içecek olayı kafamı karıştırıyordu. Ayrıca bir şekilde Efrain'in de aynı rüyayı gördüğünü hissedebiliyordum. Duyduğum sesi hatırlamaya çalışarak kendimi zorlasam da rüyaya dair anımsayamadığım tek şey buydu. Ne dediğini hatırlasam da ses tonunu bir türlü hatırlayamıyordum. Belki de çok ani uyanışımdandı. Rüyanın diğer ayrıntılarını da unutma korkusuyla paniklerken cebimden telefonumu çıkarıp hızlıca hatırlayabildiğim her şeyi not ettim, emin olmak için dosyayı yedeklerken gördüğüm her şeyi içimden sayıklayıp duruyordum.

DARK MOONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin