"Araba kazası gibi gözler
Bakmamam gerekiyor biliyorum, fakat gözlerimi alamıyorum."
***
#Bring Me The Horizon - Deathbeds
#Alexandre Desplat - Dreamcatcher
***
Bir kalbiniz olduğunu ancak acıyı veya başka bir hissi hissettiğinizde veya ritmi bozulduğunda, sizi rahatsız etmeye başladığında anımsardınız.
Adını koyamadığım bir duygu göğüs kafesime baskı yaparak kalbimi sıkıştırdığında bunun bir kez daha farkına varıyordum. Bizi rahatsız etmediği sürece, kendini hissettirmediği sürece kimse kendi benliğinin farkında olmuyordu. Durup günün her saati, her dakikası, her saniyesi bir kalbimiz olduğunu düşünmüyorduk. Ancak duygu dediğimiz o his yığını gelip bizi zayıf düşürdüğünde tek düşünebildiğimiz o oluyordu. Bir kalbe sahip olduğumuz... Duygularımızın olduğu, insan olduğumuz; aslında hepimizin güçsüz, kırılgan, zaafları olan varlıklardan ibaret olduğu...
Birbirinden bağımsız düşünceler kafamdan sele kapılmış bir enkaz gibi geçip giderken yalnızca birkaç saniye geçti.
"Efrain." Jade kelimeyi güçsüz bir fısıltı halinde telaffuz ettiğinde kelime odanın ortasına bir kar tanesi kadar hafif, fakat bir çığ kadar yıkıcı bir ağırlık bıraktı. Saniyenin küçücük bir diliminde yüzünden sayısız duygu geçti, ancak hepsi anlıktı. Sonunda tüm o duygu denizinden geriye kalan şey mutluluk oldu. Günlerdir istediği şeye kavuşmanın sevinci gözlerinde biriken yaşları gökyüzündeki en parlak yıldız gibi aydınlatırken onun için o anda dünyadaki hiçbir şey anlam ifade etmiyordu.
Koşar adımlarla kendini kardeşinin kollarına attığında Efrain dengesini kaybedecek gibi olsa da kollarını onun etrafına sararak ayakta durmayı başardı. Yorgun gözüküyordu. Onu her zaman gördüğümden daha yorgundu. Siyah kotunun paçalarında birkaç damla kurumuş çamur lekesi vardı, siyah montunun omuzlarında eriyen kar tanelerinden geriye kalan su damlacıkları ışıldıyordu. Jade'e sıkıca sarılırken gözlerini sıkıca kapatıp kafasını omzuna gömdü. İkiz kardeş olmanın ne demek olduğunu bilmediğimden tam olarak bir empati yapmam zor olsa da birini özlemenin nasıl bir şey olduğunu çok iyi biliyordum. Hem de bilmiyor olmayı dileyecek kadar iyi biliyordum. Hayatımın çoğunu birilerine, bir şeylere özlem duyarak geçirmiştim.
Jade'in boğuk hıçkırıkları Efrain'in gövdesine çarpıp odayı doldururken kafasını kaldırıp gözlerini aralayan Efrain'le göz göze geldik. Gözlerini perdeleyen yaşlardan dolayı bakışları buğuluydu, ama hiçbir perde gözlerindeki ifadedeki yoğunluğu örtmeye yetmiyordu. Jade'in saçlarını okşarken Jade hala onun gerçekliğinden emin olmaya çalışıyormuş gibiydi. Dakikalarca aynı pozisyonda kaldıktan sonra Efrain nihayet Jade'in gözyaşlarını silerek onu sakinleştirmeyi başardı.
"Bana her şeyi anlatacaksın," dedi Jade gözlerinden akmaya devam eden yaşlara meydan okuyan gülümsemesiyle. Gülümsemesi gözyaşlarını aydınlatıyordu. "Burada yokken ne yaptığını saniye saniye bilmek istiyorum." Yorgunluktan her an yere düşüp bayılacakmış gibi duran erkek kardeşinin omzuna vurdu, "Ben odaya döndüğümde uyumuş olursan seni parçalara ayırırım, duydun mu beni?"
Odadan çıkmadan önce kahve almaya gidip hemen döneceğini söyledikten sonra Efrain'i küçük bir çocuk gibi öpücüklere boğmayı ihmal etmedi. Abartılı sevgi gösterisinden pek memnun kalmayan Efrain kaşlarını kaldırıp gözlerini kısarak arkasından bakarken bıyık altından gülümsüyordu, yüzümde istemsizce beliren gülümseme dikkatini bana odaklayıncaya dek sürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARK MOON
Ficção AdolescenteBelki de gerçek olan şey rüyalarımızdır... Ve bazen uzun süren bir sessizlik milyonlarca kelimeden daha fazla şey anlatır.