#Ed Sheeran - Firefly
#Aurora - Exist For Love
--
"Alice!" Annemin aşağıdan gelen sesini duymazdan gelerek uyku pozisyonumda kalmaya devam ettim. Gece boyunca gözüme uyku girmemişti. Siz söyleyin, eğer gecenin bir yarısında hayatınızın belki de en gerçek ve en korkutucu kâbusundan uyandıktan sonra korkutuculuk derecesi kâbusunuzla yarışabilecek karşı komşunuzu evinin penceresinden size bakarken görseydiniz uyuyabilir miydiniz? Eğer cevabınız evetse kesinlikle tekrar düşünmenizi önerirdim. Efrain'in sıra dışı yakışıklılığı bu durumda durumu yalnızca daha kötü yapıyordu çünkü tam da bu nedenden daha ürperticiydi. Daha önce gördüğüm kimseye benzemediği için aklımın bir köşesinde onun gerçekte insan olmadığına dair varsayımımı silip atamıyordum, çok fazla kitap okuduğum için kimse beni suçlayamazdı.
Gecenin geri kalan kısmını gözlerim yarı açık şekilde Efrain'i izlemekle geçirmiştim, bir süre kıpırtısızca camdan bakmaya devam etmişti. Tanrım, kör müydü? Ondan rahatsız olduğumu anlayıp nezaketen de olsa perdeyi çekip bana bakmayı -veya her nereye bakıyorsa- kesmesi gerekmez miydi? Yoksa ben mi fazla kibardım? Bir süre sonra amaçsızca dışarıyı izlemekten sıkılmış olacak ki eline bir kitap alarak pencerenin önündeki girintiye oturarak omzunu cama yasladı. Gözlerim açık olduğu sürece okumaya devam etti. Ne ara kendimden geçtiğimi hatırlamıyordum, ama tekrar gözlerimi yarı açıp kirpiklerimin arasından onu izlemeye devam etmeye karar verdiğimde ortalıkta gözükmüyordu. Simsiyah perde cama geri çekilmişti. Sanırım artık onu bir kelimeyle tamamlamam gerekirse "ürkütücü" oldukça yerinde bir kelime olurdu. Ürkütücü, gizemli, soğuk...
İşin garip tarafı kitaplar ve filmlerin vazgeçilmezlerinden olan kötü-havalı-çekici üçlemesiyle uzaktan yakından alakası yoktu. Onlar genelde kırıcı cümleler sarf ederek hem çekici hem ukala görünmeyi tercih ederlerdi. Ama Efrain öyle değildi, konuşamıyordu. Simsiyah saçlar, parlak gri gözler, beyaz ten, uzun boy, kusursuz fizik ve yüz hatlarını göz önüne alırsak fazlasıyla çekiciydi, fakat havalı görünmeyi tercih etmiyordu. Kötü olup olmadığı konusuysa tam bir muammaydı...
Bir süre düşündükten sonra camdan baktığı şeyin ben olmadığıma dair kendimi ikna etmeyi başarmıştım çünkü geceydi ve perde çekiliyken beni net olarak görmesine imkan yoktu. Yine de boşluğa diktiği parlak gözlerini düşündükçe izlendiğimi düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum.
"Alice!" Annemin ısrarlı seslenmesine karşılık olarak sakin kalmak için çaba göstermem gerekti, istediğimizde insanların seslerini geçirmeyen bir kalkan oluşturamıyor olmamız haksızlıktı. "Efendim!" diye bağırdım uykulu halimin tam tersi bir enerjiyle. Genelde uyandığımda zaten aksi olurdum, üstelik uykusuz bir gece geçirdiysem ve annemin bağırışıyla uyandırıldıysam dehşet saçan birine dönüşüyordum.
"Aşağı in!"
Yine sıkıcı hafta sonu işlerini üzerime yıkmayı planlıyorsa çok yanılıyordu. Salondaki vitrinde dizilen İsa'nın doğumundan kalma olduğunu tahmin ettiğim bardakların tozunu almamak için gerekirse dışarı çıkardım, ayrıca ne de olsa sonraki tartışmalardan birinde sıra onlara da gelecek ve tuzla buz olacaklardı. Ne diye kırılacağı başından belli olan şeylerin parlamaları için uğraşıyorduk ki?
Banyoda hızlıca elimi yüzümü yıkadıktan sonra birbirine girmiş saçlarımı taramaya zahmet etmeden berbat görünen bir topuz haline getirdim. Hiçbir zaman öylesine yaptığı topuzlar güzel görünen kızlardan olmayı başaramamıştım. Ancak banyo yapmaya ya da yatmaya giderken yaptığım topuzlar iyi sayılırdı. Bu da resmen evrenin benimle dalga geçişiydi.
Gözlerimi ovalayarak merdivenlerden inerken son basamakta boşluğa basıp düşmek üzereydim ki bir çift kol tarafından tutuldum. "Alan," dedim uyku sersemi gibi çıkan sesimle. "Saat kaç? Sen ne ara geldin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARK MOON
Novela JuvenilBelki de gerçek olan şey rüyalarımızdır... Ve bazen uzun süren bir sessizlik milyonlarca kelimeden daha fazla şey anlatır.