12- Siyah Perdenin Ardındaki Gözyaşları

1.9K 250 45
                                    

Kütüphanede yaşadığım küçük çaplı faciadan sonra Leah günün geri kalanında beni rahat bırakmaya karar vermiş olacak ki geç kaldığım için koşarak spor salonuna ilerlerken ona çarpmaktan kıl payı kurtulmuş olmama rağmen laf etmemişti. Normal şartlar altında asla böyle bir fırsatı kaçırmayacağını adım gibi biliyordum.

Soyunma odasında hızlıca üzerimi değiştirip çıkardığım kıyafetleri sırt çantama tıktıktan sonra çantayı dolaba atıp aceleyle salona girdim. Koç Frederick konu dakik olmaya geldiği zaman inanılmaz derecede takıntılı bir adamdı, birkaç dakika gecikmemin karşılığını elli sınav çekerek veya devasa sahanın etrafında düşüp bayılana dek tur atarak ödemek istemiyordum. Şansıma bugün geç kalan oydu çünkü iki dakika gecikmiş olmama rağmen sırada yerimi aldığımda ortalarda görünmüyordu.

Tam ders boş geçeceği için sevinmek üzereydik ki çift kanatlı kapıdan içeri girmeden önce gelen düdük sesiyle tahminlerimizi boş çıkardı. Kulaklarımızı çınlatacak şekilde düdük öttürerek içeri girdiğinde hepimiz sıraya dizilmiştik, bir yandan eliyle bize ısınma turu koşusu yapmamızı işaret ediyor diğer yandan da arkasından gelen alt sınıf iki öğrenciyi azarlıyordu. Zavallı çocuklar ağır görünen iki kutuyu çekiştirerek Koç Frederick'in işaret ettiği noktaya getirmeye çalışıyordu.

Eğer aklınız varsa beden eğitimi dersiniz olmadığı sürece spor salonunun bir kilometre yakınından bile geçmezdiniz, aksi takdirde özellikle de alt sınıflardansanız Koç Frederick sizi yakalar ve ayak işlerinde kullanırdı. Bazen kilolarca ağırlık ya da aynı anda onlarca basket topu taşıttığı bile olurdu.

Ufak tefek çocuklar dilleri dışarıda bir halde kutuyu belirtilen noktaya getirmeyi başardıktan sonra kan ter içinde yere yığıldılar. "Aferin çocuklar, aferin! Çok iyi işti! Çok iyi işti!" Koç Frederick coşkuyla yeşil düdüğünü öttürerek onları selamladı ve sonra da  eliyle kışkışladı. "Hadi sınıflarınıza! Sınıflarınıza! Tembellik etmeyin! Tembellik yok!" Tiz düdük sesiyle tüm okulu sağır etmeye ant içmiş olmasının yanı sıra Koç Frederick'in en bilinen bir diğer özelliği ise aynı cümleyi arka arkaya en az iki kere söylemeden rahat etmemesiydi. Hatta bu nedenle de öğrenciler arasında ona "Bozuk Plak Frederick" denildiği de olurdu. Tabii bundan ne derece haberi olduğunu bilmiyordum.

"Tembellik yok! Kaytarmayın! Kaytarmayın!" Bu kez tiz düdüğünün ve bağırışlarının hedefi bizdik, salonun etrafında sekizinci turu bitirmek üzereyken yere kapaklanmama ramak kalmıştı ki keskin bir düdük sesiyle hepimizi durdurdu. 

Bugün tenis oynayacağımızı söyledikten sonra ortada duran kutunun içinden sırayla bir raket almamızı söyledi ve hiç kimsenin anlam veremediği bir şekilde tekrar düdük çaldı, genelde beden eğitimi dersinden sonra saatlerce kulaklarınızda uğultu ve çınlamalar duyuyordunuz. Bu lisede okuyan her öğrenci bir süre sonra buna bağışıklık kazanıyor ve şikayet etmeyi bırakıyordu. 

Mavi saplı bir raket aldıktan sonra yerime döndüğümde Caitlin elindeki raketi havaya savurarak, "İnanamıyorum," dedi kafasını iki yana sallayıp. "Bari okulda biraz kafa dağıtıp onu unuturum diyorum Bozuk Plak'ın yaptığına bak..."

Durum onun açısından bakıldığında hiç de komik olmadığı için gülmemi bastırmak zorunda kaldım, Nelson'ın hayaleti sahiden de peşimizi bırakmıyordu. "Neyse ki iyi yanından bakmamız gerekirse Nelson sayesinde tenisle ilgili tüm teknikleri biliyorsun ve bu ders Koç Frederick'in gözüne gireceğinden hiç şüphem yok."

Caitlin'in sızlanmalarını dinlediğim esnada kutuda son kalan raketi alıp ağır adımlarla yerine doğru ilerleyen Efrain gözüme çarpınca bir an nefesim daralır gibi oldu. Aceleyle salona girdiğim için etrafıma hiç dikkat etmemiştim, koşu yaparken de aramızda bir sürü kişi vardı, ayrıca onunla aynı sınıfta olduğumu bir şekilde hep unutuyordum. Onu görmediğim her saniye beynim onun yalnızca bir hayal ürünü olduğuna dair beni ikna etmeye çalışıyordu sanki ve haksız da sayılmazdı.

DARK MOONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin