Playlist:
# Switchfoot - You
# The Fray - You Found Me
# The Fray - How To Save A Life
# Michael Ortega - Inception
# Yiruma - If I Could See You Again
# Beethoven - Melody Of Tears
# Yiruma - Moonlight
#Meg & Dia - Monster
İyi okumalar!
***
16 Eylül 2016
Toronto/Kanada
Uzun bir yolculuğun ardından nihayet uçak iniş yaptığında ve hava alanına ayak bastıklarında ilk fark ettiği şey kalabalık insan topluluğu ve gürültü oldu. Ellerinde valizlerle ilerleyen insanların seslerine duvarlarda yankılanan anonsların sesi karışıyordu, etraf rahatsız edici derecede gürültülüydü. Bavullarını alırken kalabalık insan topluluğun içine girmek kendini fazlasıyla rahatsız hissetmesine neden olurken huzursuzca yerinde kıpırdandı. Etrafındaki telaşı anlamlandırmaktan veya ayak uydurmaktan çok uzaktı.
Bakışlarını yere indirip hırkasının kollarını parmak uçlarına çekerken görünmez olabilmeyi denedi, ancak boyu kalabalıkta fark edilmeyecek gibi değildi, içinden bu durumda lanet etti. Bu hissi başka birine açıklamak çok zor olsa da kalabalıkta kendini huzursuz hissediyordu; tüm o insanların ilgisinin üzerinde olmadığını biliyor, fakat buna kendini bir türlü ikna edemiyordu. Etrafta onlarca insan vardı ve muhtemelen her biri kendi derdine düşmüştü, yine de bu düşünce rahatlamasına neden olmuyordu.
Sanki bir uzay gemisinden ansızın oraya düşmüş gibi garip tavırlar ve bakışlarla bavulunu peşinden sürüklerken tek istediği bir an önce oradan çıkıp gitmekti. Böylece kasılan midesi rahatlar ve bulantı hissi de geçerdi. Kendini karanlık, serin ve sessiz bir odadaki yumuşak bir yatağın üzerine bıraktığını hayal etmeye çalışarak rahatlamayı denedi.
"Rahatla biraz." Adımlarını hızlandırıp ona yetişen Jade, Efrain'in kolunu tuttu. "Şüpheli gibi gözüküyorsun, etrafına garip bakışlar atmayı kes ve biraz yavaşla." Sırıttı. "İnternette Kanada hakkında binlerce yorum okudum, burayı seveceksin, inan bana. Ve bense buradan nefret edecek, her gün Avustralya'nın o sıcak havasını, kumsallarını ve güneşini özleyeceğim." Alt dudağını aşağı sarkıtarak iç çekti. Sonra elini kaldırıp erkek kardeşinin omzuna vurdu. "Gül biraz, Rain. Güven bana, burayı seveceksin diyorum, tam senlik."
Burayı sevmesi için ne gibi bir neden olabilirdi ki? Dünya üzerinde sınırları içinde insanlar yaşayan bir yeri sevmesi için hafızasını kaybetmesi falan gerekiyordu. Ama aynı zamanda taşınmış olmaları da onun için hiçbir anlam ifade etmiyordu çünkü geride özleyeceği bir şey bırakmamış veya üzülmemişti. Tabii arada bir Elsa'nın mezarını ziyaret edip ona güzel çiçekler bırakmayı, konuşmasa da söylemek istediklerini aklından geçirip ona ulaşmış olduğunu farz etmeyi özleyecekti.
Görevlilerden biri anons yaparken ses çıkışının tam yanından geçtikleri için Jade sesini duyurmak için biraz bağırdı. "Kanadalı kızların da güzel olduğunu söylüyorlar hem." Muzipçe sırıtarak dirseğiyle onu dürttüğünde Efrain göz devirdi. Cidden mi, dedi içinden, beni tavlamak için bunu mu söylüyorsun yani? Umurumda olan en son şeyi?
Martin'in görevi için buraya taşınmışlardı ve adamın hayatının her alanına müdahale etmesinden artık bıkmıştı. Şimdi yaşayacağı ülkeyi bile o seçiyordu, bir sonraki karışacağı şeyi sabırsızlıkla bekliyordu. Belki gezegeni falan değiştirmeye karar verirdi ve yeterince şanslıysa onu uzay boşluğuna itip kurtulabilirdi. Yaklaşık sekiz ay önce evden kaçıp tamamen kontrolünü yitirdiği geceden sonra evdeki söz hakkı iyice azalmıştı, kolundaki sigara izmariti izini gören annesi Martin'in ortaya attığı Efrain'in kendine zarar verdiği yalanına tamamen inanmıştı. Efrain adama koz verdiğine inanamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARK MOON
Teen FictionBelki de gerçek olan şey rüyalarımızdır... Ve bazen uzun süren bir sessizlik milyonlarca kelimeden daha fazla şey anlatır.