Playlist:
#Secret Garden - Nocturne
#Devics - Alone With You
İyi okumalar!
---
Kararsızlık.
Kararsızlık bir hastalıktı.
Kararsızlık ölümdü.
Sizi içten içe yerken iş işten geçene dek farkında bile olmuyordunuz. Aslında kurallar basitti: birkaç seçenek vardı ve içlerinden birini seçmek zorundaydınız.
Ama ya yapmam gerekenle yapmak istediğim aynı değilse? Ya risk almak için fazla korkaksam? Ya sırf düşmekten korktuğum için uçmayı reddeden bir zavallıysam?
Uykuya dalarken aklımda bunlar vardı. Aslını isterseniz sadece uyurken değil, bir süredir aklımda bunlar vardı, işin üzücü kısmı da bir süre daha aklımı bunların işgal edecek olmasıydı. Efrain'i ya hayatıma alacak ya da onu tamamen çıkaracaktım; ancak yapamıyordum işte, söylendiği kadar basit değildi. İkisini de yapamıyordum ve bunun sonucunda ortada kalıyor, her seferinde bana yaklaşmasına izin veriyordum çünkü içten içe onun karşısında güçsüzdüm işte, sonucu ne olursa olsun onu hayatıma almak istiyordum.
İki seçeneği incelemek gerekirse onu hayatıma almam durumunda kaybetme riskim de vardı, her ne kadar istesem de bunu göz ardı edemezdim. Zaten buruşturulmuş ve incelmiş bir kağıt mendile dönen psikolojim onu kaybetmeyi ne kadar kaldırırdı bilmiyordum. Ayrıca hala bir rüya gibi geliyordu. Beni sevmesi, istemesi, yanımda olması... Yıllardır doğru dürüst bir arkadaşım bile yokken, kendi annemin bile bana duyduğu sevgiden şüphe duyarken birinin gelip bana aşık olması gerçekdışıydı; kulağa çok saçma gelecek bu korkuyu yalnız yaşayanlar anlayabilirdi.
Düşününce hayatım boyunca hoşlandığım iki veya üç çocuk olmuştu. Hiçbiri de beni istememiş, başkalarını tercih etmiş, hatta bunun yüzünden alay konusu olup aşağılanmıştım, birinde bizzat çocuğun kendisi tarafından hem de. Bunlar olup biterken sadece bir çocuktum ve üzerimde bıraktığı etkiler sandığımdan daha fazlaydı. Üstelik kendi ailemden de destek göremeyince hepten kendi kabuğuma çekilmiştim, sanki insanlar beni asla sevilmeyecek birisi olduğum konusunda ikna etmeye çalışıyor ve ailem de bunu onaylıyordu.
Sonra birdenbire çocuğun biri çıkagelmişti, hem de tam karşıdaki eve. Onu görmezden gelmeye çalışamayacağım kadar yakınımdaydı. Hoşlanmaya bile cesaret edemeyeceğim o mükemmel çocuğa aşık olmuştum bile. Çünkü o... kusursuzdu işte. Bilirsiniz, yanınızdan geçse dönüp tekrar bakacağınız, geceleri uyumadan önce hayalinizdeki çocuğu düşünürken gözünüzde canlanan türdendi. Üstüne üstlük mükemmel olan şey sadece dış görünüşü de değil kalbi ve ruhuydu. Düşünceleriydi.
Ancak her insanın bir kusuru vardır lafını doğrularcasına konuşamıyordu. Aslına bakarsanız bu benim için kusur bile değildi, fakat biliyordum ki geçmişte bunun yüzünden çok büyük sorunlar yaşamıştı. Dahası hala da yaşamaya devam ediyordu. Neler yaşadığını tam olarak bilmem mümkün değildi, ama o da benim kadar dışlanmıştı. Tüm bunların üstüne sevdiği birini, ölümü bile anlamayacağı bir yaşta kaybetmişti. Ve şimdi o çocuk beni sevdiğini söylüyor, sırf beni görmek için pencereme tırmanıyor, uyumadan önce üstümü örtüp alnımı öpüyordu.
Bu düşünceler aklımda dört dönerken ürpermeme engel olamadım.
Bu nasıl mümkün olabilirdi ki? İnsanlar isterse bana korkak diyebilirdi; fakat korkuyordum işte, gözümün önünde olan bu gerçeği inkar edemezdim. Onun için yeterince iyi olamamaktan ya da bir gün hak ettiği gibi harika biriyle tanışıp beni unutmasından korkuyordum, onu kaybetme düşüncesi beni deli ediyordu. Onu hayatıma aldıktan sonra kaybetmek kaldırabileceğimin ötesinde bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARK MOON
Teen FictionBelki de gerçek olan şey rüyalarımızdır... Ve bazen uzun süren bir sessizlik milyonlarca kelimeden daha fazla şey anlatır.