Playlist:
#Big Black Delta - Dreary Moon
#Enya - Fairytale
***
Yeni bir yıl, yeni başlangıçlar, yeni umutlar, yeni bir sayfa...
Eski hüzünler, eski hayal kırıklıkları, eski sorunlar, yaşanmışlıklar...
Tamam, öncelikle şunu söylememe izin verin ki "yeni" kelimesiyle başlayan sahte umutlar ne kadar mide bulandırıcıysa "eski" kelimesiyle başlayanlar da o kadar iç karartıcıydı. Bir ortak nokta bulmak gerekiyordu. Yani sırf yeni bir yıla giriyoruz diye her şeyin mükemmel olacağı yoktu, zaten bu inanış da yeni yılın ikinci gününe kadar sürüyordu. Ama aynı zamanda kötümserliğin dibine vurmaya da gerek yoktu. Belki yeni yılda her zaman olmak istediğim o müthiş güçlü kız olamayacaktım, doğru. Yine de eskisinden daha iyi olma şansım hala vardı. Sadece yılın sonundaki rakam değişiyor diye saçma sapan hayallere kapılma fikrine karşı bir realisttim o kadar. Ve kendimle çelişerek bazı zamanlarda da tam bir hayalci olup çıkıyordum. İşin özü ilaçlardan kafayı bulmuş olmam da olabilirdi tabii, veya belki de havasızlıktan...
Saat gün ortasına vurmak üzereydi ve ben hala gözlerimi tavana dikmiş öylece yatıyordum. Odadan çıkmak istemiyor olmamın geçerli nedenleri vardı elbette, mesela sabahtan beri hazırlık yapan teyzem, Marie, annem ve büyükannem. Seslerini duymamak için kulaklık bile takmıştım. Neyse ki yeni yıla onlarla girmek zorunda değildim çünkü Jenny'nin müthiş olacağını iddia ettiği yılbaşı partisine davetliydim. Aslında gitmek pek de içimden gelmiyordu, kalabalık parti ortamlarının ben benlik olduğu söylenemezdi, ancak Alan futbol takımı dolayısıyla yine seyahat etmişti ve büyükannemin görgü kuralları takıntısı eşliğinde kızarmış hindi yemeye veya teyzemin kendi kadar sıyırmış arkadaşlarıyla kristal kadehlerde şömine başında kırmızı şarap yudumlamaya niyetim yoktu.
Partiye gitmesem de evden bu bahaneyle sıvışacaktım, hava buz gibi olmasa geceyi bir bankın üzerinde geçirmeye bile razıydım. Kabul edin, geceyi bu evde geçirmekten iyiydi, gerekirse kahrolası hipoterminin beni öldürmesine bile izin verirdim.
"Alice!" Kulaklığımın kalkanını kırarak bana ulaşan ses kulak zarlarıma işkence etti ve birkaç saniye sonra kapı çalma alışkanlığını ancak bir mağara adamı kadar benimsemiş olan teyzem içeri girdi.
Sinirimi bozmaya başlamadan önce camı açarak odayı biraz temiz havayla doldurduğu için neredeyse teşekkür edecektim. Soğuk havayla şişerek odanın içine uçan perdenin altından ince kar taneleri odaya doluştu. "Neredeyse akşam oldu hayatım," dedi teyzem abartılı bir şefkatle, "yılbaşına böyle pijamalarınla sersefil bir halde yatakta uzanarak girmeyeceksin herhalde."
"Hayır," diye mırıldandım. "Huzur içinde ölmeme bile izin vermezsin muhtemelen."
"Bir şey mi dedin canım?"
"Diyorum ki bu evde ne mümkün..."
Duymazdan geldi. "İlaçlarını aldın mı?" Yemin ederim kadının favori sorusu buydu, beni bu durumda görmekten öyle hastalıklı bir zevk duyuyordu ki gülmek ömrü uzatıyor tezi doğruysa sayemde ölümsüz falan olmuş olabilirdi.
Aldığıma dair bir şeyler zırvaladım ve yalan da değildi, almıştım. Sonrasını dinlemediğimden odadan çıkana dek öylece bekledim. Nihayet yataktan kalkmayı başarabildiğimde yatakla bütünleşmemiş olmamam beni biraz şaşırtmıştı doğrusu.
Yaklaşık yarım saat boyunca sırasıyla babam ve Alan'ı arayıp konuştum. Alan, "Saat on ikiyi vurduğunda kristal kadeh veya gümüş tepsiye dönüşmek istemiyorsan o evden sıvış," diye takıldı teyzem ve büyükannemin ritüellerine gönderme yaparak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARK MOON
Ficção AdolescenteBelki de gerçek olan şey rüyalarımızdır... Ve bazen uzun süren bir sessizlik milyonlarca kelimeden daha fazla şey anlatır.