Biriyle kavga etmekten daha kötü olan bir şey varsa o da kavga ettiğiniz kişiyle aynı ortamda bulunma zorunluluğuydu. Sanki kaçabilecekmişim gibi duvara biraz daha yaklaşırken Caitlin'le aramdaki mesafeyi olabildiğince genişletmeye çalışıyordum. Fakat o bunu pek umursuyormuş gibi değildi, en azından önündeki tuvalden bakışlarını ayırıp bana düşmanca bakmadığı zamanlarda öyle görünüyordu. Ve birdenbire bugün sürpriz bir şekilde baş düşmanım olan Leah'yla son derece iyi anlaşmaya başlamışlardı. Sinir bozucu kahkahalarla kulaklarımı tırmalama görevini başarılı bir şekilde yerine getirdikleri sırada resim öğretmenimiz Bayan Collins'in içeri girmesiyle zorla gülme çabalarına son verdiler.
Derin bir nefes alarak üzerimdeki bol kazağın altından sarkan siyah tişörtü düzeltip tuvalimi camın kenarına çektim. Neyse ki resim atölyesi gerçekten büyüktü, böylece birbirimize sıkışık bir şekilde durmak zorunda kalmıyorduk. Elimdeki kalın resim fırçasını gergin bir şekilde parmaklarımın arasında çevirip alt dudağımı dişlerken Bayan Collins her zaman olduğu gibi kısık sesli bir klasik müzik açıp bize konuyu söyledi. Tek bir çeşit boya kullanarak sonbahar manzarası çizecektik. Kafamı dağıtmasını umarak gözlerimi kısa süreliğine kapadım ve kendimi müziğin notalarını düşünmeye zorlayıp aklıma bir manzara getirmeye çalıştım. Göz kapaklarımın arkasında büyüleyici bir sonbahar manzarası beklerken Caitlin'in kahkaha atan yüzü ve etrafımıza toplanan kalabalık belirdi.
Olayı unutmaya çalışmam gerektiğini biliyordum, fakat daha bu sabah birkaç kız bana çelme takmış ve duymak istemediğim şeyler söylemişlerdi. İnsanlar her zaman olduğu gibi eğlence arayışı içindelerdi ve yeni eğlenceleri olmak hiç hoşuma gitmiyordu.
"Ayakta mı uyuyorsun yoksa bu bir çeşit düşünme şekli mi?" Tanıdık olmayan bir ses kulağımın dibinde fısıldadığında irkilerek gözlerimi açıp kafamı sağa çevirdim. Eğer biraz daha ani bir şekilde dönseydim çocuğun kafasına çarpabilirdim. Bir adım gerileyip kaşlarımı çattım. "Pardon?"
"Dışarıdan uyuyormuş gibi gözüküyordun." Çocuk omuz silkip omzundan aşağı düşen hırkasını geri çekti.
O sırada gözüm Caitlin'in kulağına bir şeyler fısıldayan Leah'ya takıldı. Bir süre duraksadıktan sonra bana bakıp kıkırdadılar. Sadece bir saniye için gidip Caitlin'in suratının ortasına bir yumruk atmak istedim, fakat bunu yapmam durumunda olacakları kestiremediğimden fikrimden hemen vazgeçtim. Yine de düşünmesi bile rahatlatıcıydı, suratının alacağı hali görmek için her şeyimi verebilirdim. Göz hizamda bir el aşağı yukarı doğru sallandığında iç geçirip çocuğa geri döndüm. "Ne var?" dedim hiç de arkadaş canlısı olmayan bir tavırla.
Çocuğun kaşları havaya kalktı ve dudağının köşesini ısırdığında iki yanağında da derin gamzeler belirdi. "Sadece arkadaş olmaya çalışıyordum," dedi hayal kırıklığına uğramış gibi çıkan sesiyle.
"Arkadaş mı?" diye sorarken o kavramı ilk kez duymuşçasına şaşırmaktan kendimi alıkoyamadım, zaten sıcakkanlı birisi olduğum söylenemezdi ve başıma gelen son faciadan sonra insanlardan hepten soğumuştum.
"Evet," dedi çocuk büyüleyici gamzelerini ortaya çıkaran bir gülümsemeyle. "Genelde birbirleriyle iyi anlaşan, sırlarını anlatan, iyi vakit geçiren insanlara falan deniyor." Göz devirdi.
Karşılık olarak istemsizce küçümseyici bir bakış attım. "Bunu sözlüğüme eklerim ama gerekli olacağını sanmıyorum."
Fırçayı paletteki kahverengine batırıp tuvale yatay bir çizgi çektim. Çocuğa gitmesi için mesaj vermeye çalışıyordum, ancak anlamamakta ısrarcı görünüyordu. Eğer arkadaş edinme çabası içindeyse yanlış bir zamanda gelmişti. Caitlin'le olanlardan sonra mümkünse bir daha kimseye arkadaşım demek falan istemiyordum. Gözümün ucuyla baktığımda olduğu yerde durmuş önümde duran tuvali inceliyordu. Umursamama kararıma sadık kalıp fırçaya sürdüğüm kahverengi boyayla zemini tamamladım. "Kahverengi sıkıcı bir renk," diye bir yorumda bulundu uzun süren sessizlikten sonra.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARK MOON
Teen FictionBelki de gerçek olan şey rüyalarımızdır... Ve bazen uzun süren bir sessizlik milyonlarca kelimeden daha fazla şey anlatır.