#Greg Laswell - Comes and Goes
#The Band CAMINO - I Spend Too Much Time in My Room
---
"İşte geldik!" diye bağırdı Caitlin ormanın ortasında durduğumuzda. Herkes onun aklını kaçırmış olduğunu düşünerek birbirine kaçamak bakışlar atarken sıkıştığım valizlerin arasından çıkmaya çalışmakla meşguldüm. Camdan görebildiğim kadarıyla doğa harikası yeşilin tonlarının ortasındaydık.
"İşte benzinimiz bitti demek istedin herhalde," dedi Leah saçlarını geri doğru atıp etrafını süzerken. "Çünkü bizi böceklerle dolu bir ormana kampa getirdiysen şimdiden söyle de geri gidelim." Ses tonundaki kibir ve sitem rahatlıkla duyulabiliyordu. İstemsizce suratımı buruşturdum.
Her ne kadar Leah'ya son derece hak versem de sırf o Leah olduğu için ve onunla aynı fikirde olma fikrinden bile nefret ettiğim için yapmacıklığımı son damlasına dek kullanarak Caitlin'i savundum. "Doğayla iç içe olmak kulağa çok da kötü gelmiyor," diye mırıldandım pembe saplı çantayı ileri iterken.
"Öyle mi dersin kaçık?" dedi Leah arkasını dönüp bana korkutucu bakışlarından birini attıktan sonra. "Saçında garip bacaklı bir örümcek olduğunu söyleseydim fikrin hâlâ aynı olur muydu peki?"
Önce suratımı sabit tutarak derince nefes aldım ancak iç sesim şimdiden çığlıklarıyla beynimi patlatmıştı. Yalan söylüyor, diye hatırlatmada bulundum kendime. O Leah, her zaman yalan söyler. Sakin tavırlarım kafamda hareket eden bir şey hissedene dek sürdü. Camları titretecek bir çığlık atarak ellerimle saçlarımı karıştırdığımda kolumun üzerine sekiz uzun bacağı olan bir örümcek düşmesiyle daracık alanda deli gibi sağa sola savrulmaya başladım. "Alın şunu!" diye bağırdım gözlerimi kocaman açarak. Kolumu kopartacak derecede hızlıca silkelemeye başladım. Örümcek tutkalla koluma yapıştırılmış gibi düşmemekte ısrarcıydı, üstelik omzuma doğru tırmanmaya başlamıştı.
"Fikrini değiştireceğini tahmin etmiştim," dedi Leah bilmiş bir tavırla kollarını göğsünde çaprazlayıp.
Nelson kolumdaki iğrenç örümceği aldığında aniden gelen rahatlama duygusuyla kendimi yere bıraktım. Herkes bir anda kamp falan yapmak istemediğini seslice dile getirmeye başladığından arabanın içi tartışma odasına dönüşmüştü. "Susun!" diye bağırdı Caitlin sağ yumruğuyla otoriter bir tavırla direksiyona vurarak. Korna sesi ıssız ormanda yankılandı. "Susun ve beni dinleyin. Tabii ki sizi kamp yapmaya getirmedim." Herkesten rahatladıklarına dair iç çekiş sesleri yükseldi, anlaşılan küçük ekibimiz kamptan nefret etme konusunda hemfikirdi, bambaşka karakterdeki insanlardan oluşan bu topluluğun birlik olup olabileceği tek konu da buydu sanırım.
"Sadece çantanızı alın ve beni takip edin," diye devam etti Caitlin, daha ilk andan onu hayal kırıklığına uğratmışız gibi bir hali vardı. Sanırım özellikle bir sporcu olan Nelson'dan tam destek beklemişti, fakat Nelson da bu fikir için yanıp tutuşuyor gibi görünmüyordu. Tüm havanın saf karbondioksitten oluştuğu arabanın kapıları açıldığında ciğerlerim acıyana dek temiz havayı derin derin içime çektim. Ve sonrasında valizlerle aynı bölmede oturmanın kötü getirilerinden biri olan valiz ileticiliği görevini üstlenmek zorunda kaldım. Kendi valizimi de koltuktan atıp geldiğim yönden geri atladım.
Sonunda kendimizi dar bir patikada liderimiz Caitlin'i takip ederken bulduğumuzda, Nelson gökyüzüne bakarak, "Havanın bozduğunu söylememe gerek yok sanırım?" dedi. Yağmur bulutları çoktan güneşin önünü kapatarak gökyüzünü kasvetli bir hale bürümüştü. Önümdeki kısa çalılıklarla çevrelenmiş patikanın nerede bittiğini kestirmeye çalışmak için parmak uçlarımda yükseldim, ama biraz önümde giden ve görmemi engelleyecek kadar uzun olan Efrain ve onun siyah kapüşonu yüzünden hiçbir şey göremiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARK MOON
Novela JuvenilBelki de gerçek olan şey rüyalarımızdır... Ve bazen uzun süren bir sessizlik milyonlarca kelimeden daha fazla şey anlatır.