Playlist:
#White Lilac - Night Visions
#Before You Exit - Clouds
#Katie Kim - Wicked Game
İyi okumalar!
---
Olayın üç gün sonrasında ister inanın ister inanmayın kalp atışlarımın yeni düzene girdiğine ve yüzümün kızarıklığının yeni geçtiğine yemin edebilirdim. Hala olanları düşündükçe kalbim yerinden çıkacak gibi olsa da bir yandan da kendime acayip öfkeliydim. Tamam, aşık olmak bir yandan inanılmaz güzel bir şey olabilirdi, ama öte yandan istediği her zaman bana yaklaşmasına izin vermek, sonra da beni bir kenara atmasına seyirci kalmak gururumu kırıyordu.
Bu nedenle olacak ki üç gündür gördüğüm her yerde köşe bucak ondan kaçıyordum. Fakat işin komik tarafına bakın ki bu kez o beni takip ediyormuş gibi her yerde karşıma çıkıyordu. Bir anda hayatım komik tesadüfler silsilesine dönmüştü, ona nerede ve ne zaman rastlayacağımı kestiremediğim için her karşılaşmamızda afallıyordum. Tam şu anda elimde kitaplarla kantine girerken ona çarpmam gibi mesela.
Hayallerinizi yıkmak için söylemiyorum, ama romantik film sahnelerindeki gibi kitaplar yere düşünce almaya çalışırken ellerimiz birbirine falan değmedi. Ben kendi önüme düşen iki kitaba uzanırken Efrain de biraz uzağa fırlayan kitabı aldı, doğrulurken tam gözlerimin içine baktığında bir anlığına yine kendimi kaybediyor gibi olsam da hemen durumu toparladım.
"Kitabımı geri alabilir miyim?" diye sordum olabildiğince mesafeli ve donuk bir sesle, boğazımı temizledikten hemen sonra. Bakışlarımı ifadesiz tutmaya çalışarak doğrudan tam ona bakıyordum, fakat duygularımı maskelemekte onun kadar usta değildim ne yazık ki. Sanki tüm evren bana karşıymış gibi bembeyaz teninin üzerinde nefes kesici duran lacivert bir kazak ve üzerine siyah bir hırka giymişti. Kar beyazı teninin üzerindeki koyu lacivert, gece ay ışığıyla görkemli ve gizemli bir şekilde parıldayan uçsuz bucaksız okyanusu andırıyordu.
Kitabı bir an uzatacak gibi olduysa da sonra vazgeçmiş gibi dudağının kenarında minik bir gülümseme seğirdi ve kolunu biraz havaya kaldırdı. Sanırım şey demeye falan çalışıyordu: zaten senden yeterince uzunum, bir de kolumu kaldırınca uzanabiliyorsan al.
"Derse geç kalıyorum," dedim sabırsızca, ki doğruydu, kantinde bizden başka kimse kalmamıştı. Buraya kahve almaya gelmiştim aslına bakılırsa, ama şimdi kitabımı aldıktan sonra doğruca sınıfa gitmeyi planlıyordum.
Vermeye niyeti olmadığını anlayınca öne doğru bir hamle yaparak parmak uçlarımda yükselip almaya çalıştım, fakat bunun tek yaptığı onu tekrar gülümsetmek oldu. Nefesini güler gibi hafifçe dışarı verdiğinde çıkardığı boğuk ses midemin kasılmasına neden oluyordu.
"Ne yapmaya çalışıyorsun?" dedim gözlerimi kısarak.
Bir eli cebindeydi ve diğeriyle kitabı yukarıda tutarken bana tepeden bir bakış atıyordu. Ona karşı yapabileceğim daha etkili bir hamle aklıma gelmediğinden kapüşonu indirip saçlarını bozmak için ileri atıldım, ancak aklımı okumuş gibi anında bir adım geriledi ve duvara çarptı.
Refleks olarak ben de ileri doğru bir adım attım, parmak uçlarımda yükselip kitaba uzanmaya çalışırken o kadar odaklanmıştım ki dudaklarım hafifçe çenesine değdiğinde irkilerek geriledim. Başımı döndüren kokusunu daha yakınımda hissettiğimde biraz duraksadım ve o an kafamın içinde onu duydum. "Beni duvara sıkıştırmak için fırsat kolladığını bilmiyordum, Alice."
Kaşları hafifçe meydan okurcasına havaya kalktı. Bunu der demez dudağının kenarında yine bir gülümseme seğirdi. Neden eski suratsız haline dönüp beni görmezden gelmiyordu ki sadece? Kalp sağlığım için böylesinin çok daha iyi olduğu su götürmez bir gerçekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARK MOON
Teen FictionBelki de gerçek olan şey rüyalarımızdır... Ve bazen uzun süren bir sessizlik milyonlarca kelimeden daha fazla şey anlatır.