39- Sonuncu Evre, Dolunayın Kayboluşu

2K 199 100
                                    

İnsanlar olarak bazen duygularımızın bizi kontrol etmesine izin veriyorduk, tam da şu an kapıyı Caitlin'in suratına kapatmak üzereyken yaptığım gibi. Ancak buna izin vermeme fırsat kalmadan kapıyı çoktan geriye doğru itmişti zaten. "Hadi ama," dedi bıkkın bir sesle. "Lütfen seninle konuşmama izin ver, buna hakkım olmadığını biliyorum ama kendimi açıklamama izin ver."

"Eh," dedim tüm gücümle kapıyı kapanması için itmeye devam ederken, "en azından neye hakkın olduğunu bilecek kadar sağduyu sahibisin hala."

Sonunda mücadeleyi kazanan taraf olup kapıyı suratına çarptığımda derin bir nefes alarak tüm vücuduma dalga dalga yayılan öfkeyi kontrol etmeye çalıştım. Aslında kapıyı açıp tüm öfkem geçene kadar onu yumruklamak istiyordum, gerçekten istediğim şey buydu. Yine de düşününce bunun bana bir şey kazandırmayacağını da biliyordum. Ne yaparsanız yapın zamanı geri alamaz, yapılan hataları telafi edemezdiniz; şiddet eğilimi de sadece bir anlık rahatlama isteği sonucu oluşan zayıf bir dürtüydü.

Avuçlarımı kapının arkasına koyup derin bir nefes alarak gözlerimi kapattım. Hissettiğim öfke o kadar yoğundu ki damarlarımı delip geçtiğini görür gibiydim. Fakat Caitlin aklımdan geçen yumruğu yemeye çok kararlı gibi kapıyı çalmaya devam ediyordu. "Lütfen Alice," dedi kapının diğer tarafından gelen boğuk sesiyle.

İstemsizce yüzümde garip bir gülümseme oluştu, neşeden değildi; durumun ne kadar garip bir şeye benzediğini düşünüyordum. O gün beni okulun ortasında küçük düşürdükten sonra ona yaptığım şey tam da bu olmuştu. Benim hayatım ve onun hayatı, aradaki kapı da engeldi, bir daha asla hayatıma girmemesi için çekilmiş bir engel.

"Açana kadar kapıya vurmaya devam edeceğim."

"Defol git, Caitlin!" Amacım yalnızca duyabileceği bir sesle bağırmak olsa da evdeki camların titrediğini hissettim, neyse ki evde benden başka kimse yoktu.

"Sen benim en yakın arkadaşımsın," dediğinde bu benim için bardağı taşıran son damla olmuştu. Kafası mı iyiydi? Nasıl böyle bir şeyi düşünürdü?

Kapıyı hiddetle açtığımda neredeyse içeri düşecekti, son anda kenara tutunarak dengesini bulmayı başardı. "Leah'nın evini arıyorsan yanlış yerdesin," dedim kollarımı göğsümün üzerinde birleştirerek, "bildiğim kadarıyla buralarda oturmuyor."

"Lütfen böyle yapma," dedi gözleri dolarken. Sesi öylesine güçsüz ve kırılmış çıkıyordu ki bu denli öfkeli olmasam belki de aldanır, beni yeniden kullanmasına izin verirdim.

"Bak, yaptığımın ne kadar yanlış bir şey olduğunu biliyorum, ne yaparsam yapayım bunu unutturamayacağımı da biliyorum ve seni onarılmaz şekilde kırdığımın da farkındayım, ama..." Gözleri yaşlarla birlikte parladığında bir gözyaşı damlası yanağından aşağı süzüldü. "Ama seni geri istiyorum, Alice. Her zaman güvenebileceğim arkadaşımı geri istiyorum. İtirazlarıyla beni sinir etse de günümü güzel geçirmemi sağlayan arkadaşıma ihtiyacım var." Dudaklarını birbirine bastırıp titreyen sesini önlemeye çalıştı.

"Peki benim arkadaşıma ne olduğunu hiç düşündün mü?" dedim kontrol edemeden biraz fazla çıkan sesimle. "Sırf platonik olduğu çocuğu elde edemiyor diye herkesin ortasında benim hakkımdaki tüm öfkesini kusan arkadaşıma? O kadar bencil birisin ki keşke bunu fark edebilseydin. Keşke kendini dışarıdan görmenin bir yolu olsaydı."

"Biliyorum," dedi kafasını sallayarak. "Biliyorum ve bu beni mahvediyor. Lütfen seninle konuşmama izin ver, sana gerçekten ihtiyacım var, başka kime gideceğimi bilmiyorum." Bir fısıltıdan farksız çıkan sesi bir saniyeliğine kararlılığımı yitirmeme neden olsa da hemen kendimi topladım. Eğer insanlara acıyıp onların sizi kullanmasına izin verirseniz zararlı çıkan taraf siz olurdunuz. İlk seferinde buna hata denirse ikincisinde aptallık denirdi.

DARK MOONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin