35- Fırtına Öncesi Sessizlikte Asılı Kalan Gri Bulutlar

2K 201 88
                                    

On yedi yıllık yaşamımı göz önüne getirdiğimde kalp atışlarımın bu kadar kontrolünü yitirdiği bir an hatırlamıyordum. Damarlarımda kan yerine çizgi filmlerdekine benzer şekilde gökkuşağından yapılmış mutluluk sıvısı dolaşıyormuş gibi hissediyordum. İçimdeki anlam veremediğim boşluk kapanmış, eksik parçam tamamlanmış gibiydi. Ve hayır, bunun Efrain'in beni öpmesiyle bir alakası yoktu.

Bunun Efrain'in yanımda olmasıyla alakası vardı. Orada olduğunu bilmemle alakası vardı. Öpücük kısmı sadece zaten gözümün önünde duran gerçeği fark ettiren bir detaydı. Elleri yüzümde, saçlarımda, kollarımda gezinirken daha önce asla anlam veremediğim bir şeyi artık bildiğimi idrak ettim. Sevgi, aşk, bir yere ait hissetmek sadece kitaplarda süslü sözlerle anlatılan, filmlerde birbirinden romantik sahnelerle sunulan için boş kavramlardan ibaret değillerdi.

Bir anlığına dünyanın döndüğünü unutuyordunuz, etrafınızda başka insanların, çözülmesi gereken sorunların, gerçek hayatın bitmek bilmeyen karmaşasının, korkuların, üzüntünün olduğunu unutuyordunuz. Yer çekimi ve her hareketinde ömrünüzden bir dakika çalan yelkovan duruyordu, o anın içinde sadece bir bütün vardı. İki ayrı insandan oluşan bir bütün. Zaman kavramını içinde bulundurmayan ayrı bir dünya, farklı bir evren.

İkimizin arasında oluşan, tanımlaması imkansız bağı hissedebiliyordum.

Dudaklarının nazik ve yumuşak dokunuşu aklımı başımdan alırken avuçlarının arasındaki yüzüm aynı anda hem alev alıyor hem de donuyordu, kolları tekrar belimin etrafına kenetlendiğinde öpücüğü derinleşti. Parmaklarını saçlarımın arasından geçirerek beni iyice kendine çektiğinde sıkıca boynunun etrafına sarıldım, ona tutunmak bana kendimi güvende hissettiriyordu. Dünyanın en şiddetli dalgasının bile bizi ayıramayacağını biliyordum, akıllara durgunluk verecek sonsuz okyanusta yalnızca ikimiz vardık. Tamamlanmıştım. İnsanı yutacakmış gibi hissettiren devasa su kütlesinin ortasında adeta bir deniz kızı gibi evimde hissediyordum. 

Ancak her zaman olduğu gibi "her güzel şeyin bir sonu vardır" kuralı bize ayrıcalık tanımayı reddederek kendini gösterdi. İkimizden birinin zihni rüyadan soyutlanıyor olmalıydı, biri tarafından uyandırılıyor muyduk yoksa uyanmayı seçen kendimiz miydik bilmiyordum. Fakat dudakları ve teni giderek silikleşti, hissetme yetimi kaybetmişim gibi birer hiçliğe dönüştüler.

İçinde durduğum okyanus kara bir deliğe dönüşüp ikimizi de içine hapsetmeden önce söylediklerini kafamın içinde duyabilme fırsatım oldu. Bana ne zaman ihtiyacın olursa burada olacağım. Daima. Dudakları benden ayrıldığında elini uzatıp elimi yakaladı ve sıkıca tuttu.

Giderek buğulanan bir camın ardına bakıyormuşum gibi silueti biraz daha şeffaflaştı, söyledikleri duyulmaz hale geldi. O an yitip giden her şeyin arasında hayal mi gördüm bilmiyordum ama, "Biliyorum," diye yanıtladım buruk bir gülümsemeyle. Ve bunu tıpkı onun yaptığı gibi dudaklarımı oynatmadan söyledim, emin olmama imkan yoktu, fakat kafasının içinde bunu duyduğunu bir şekilde biliyordum.

Ve bildiğim diğer bir şey ise kötü bir şeyin yaklaşmakta olduğuydu.

Durgun dalgaların ve ıssız gökyüzünün derinliklerinde giderek yaklaşan korkunç fırtınayı iliklerime kadar hissedebiliyordum.

***

Hiç bir rüyadan anlamsız bir sırıtışla uyandığınız halde içinizde gitgide büyüyen bir huzursuzluk hissettiğiniz oldu mu?

Böyle garip bir şeyi ilk kez yaşıyordum, ama içten içe daha fazlası olduğunu bilsem de mutsuzluğumun nedenini yaşadığım şeyin sadece bir rüya olmasına bağladım. Aslında gördüğüm rüyaların yalnızca "rüya" olmadığını biliyordum, yine de gerçek de değildi işte. Gerçeklik ve sanallık arasında sıkışıp kalmış anılar bütünüydü. Hayal gücü ürünü demek istemiyordum çünkü bu haksızlık olurdu.

DARK MOONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin