Aynanın karşısına gömleğinin yakalarını düzeltirken alışverişe çıkması gerektiğine karar verdi. Esasında azımsanmayacak kadar çok kıyafeti vardı ama yinede yeni ceket ve gömlekler almalıydı. Zira artık okula gidiyordu. Hep aynı şeyleri giymek istemiyordu.
Pazartesi günü haftalık ders programını ve hangi saatlerde derslere müdahil olacağını planlamışlardı. Haftada sadece 2 gün okula gitmesi yeterli olacaktı. Gerçi proje için yeterli olurdu ama Yağız için asla yeterli bir süre değildi. Bütün vaktini orada, Elif'in yanında oturarak geçirebilirdi. Onun ortamında , onu izlemek, arkadaşlarıyla olan muhabbetine şahit olmak, işini yaparken gösterdiği hassasiyeti hissetmek oldukça keyifliydi.
Haftada sadece çarşamba ve cuma günleri okulda olması yeterliydi. Bir gün daha gitmek için müfredatı ve Elif'in ders programını didik didik etti ama bir yolunu bulamadı. Dahil olması gereken sınıflar ve derslere bakılırsa iki gün yetiyordu. Zaten Elif'te pek istekli değildi. Onun kalbini nasıl kazanacaktı, bu şekilde ona nasıl ulaşacaktı, bilmiyordu. Ama kararlıydı. Ne yapıp ne edip , yüreğindeki yangının bir parçasını onun yüreğine de salacaktı. Kendi uykuları nasıl kaçıyorsa, onunda uykularını kaçıracaktı.
Ceketini giydi ,bilgisayar çantasını aldı ve okula gitmek için evden çıktı. Bugün ekstra heyecanlıydı. İlk defa derse girecekti. Hemde Elif'in dersine...Gerçi bugünkü dersi Elif ona devretmişti. O da gece boyunca uyumamış, destek ve hareket sistemini anlatan animasyonlar ,3 boyutlu görüntülerden oluşan slayt gösterileri hazırlamıştı.
Bahçeye indiğinde Elif'i arayıp aramamakta kararsız kaldı. Okula birlikte gitmeyi teklif etse, ileri gitmiş olur muydu, bilemedi. Vazgeçip arabaya bindi ve yola koyuldu. Esasında çok uzak değildi ama yürümek istemedi. Vakit kaybetmeden orada olmalıydı.
Çantaları sırtlarında hoplaya, zıplaya okula gelen öğrencilerle birlikte binadan içeri girdi. Ülkenin geleceğini kuracak olan bu nesil, kendilerini bekleyen sorumluluktan habersiz güle eğlene sınıflarına giderken ,Yağız yüreğindeki çarpıntıyı bastırmaya çalışarak öğretmenler odasına yöneldi.
İki öğretmen koltukta oturmuş muhabbet ediyordu. Yağız'ı görünce bir anda sustular. Yağız selam vererirken odaya göz gezdirdi. Elif yoktu. Bir kaç adım ilerledi ve masaya oturdu. Belki daha gelmemiştir diye düşündü. Koltukta oturan hanımlardan biri Yağız'a yöneldi.
"Doktor Bey hoş geldiniz. Geçen defa konuşamadık."
"Hoşbuldum. "
"Nasılsınız?"
"İyiyim teşekkür ederim. Siz nasılsınız?"
"Bende iyiyim. "
Kadınla konuşuyordu ama gözü kapıdaydı. Kadın durumu farketmiş olacak ki açıklama yaptı.
"Elif buralardaydı ama görünmüyor. Muhtemelen labaratuvardadır. "
Yağız memnuniyetle gülümsedi.
"Hımm! O zaman ben oraya gideyim."
Diyerek hızla ayaklandı ve odadan çıktı. Ardından bakan ve dedikodusunu yapan kadınlardan bihaber labaratuvara gitmek için koridorun sonundaki merdivenlere yöneldi. İlk geldiği gün Elif ona okulu gezdirmiş, dersleri genellikle labaratuvarda işlediğini söylemişti. Birinci katta bulunan labaratuvarın önüne geldiğinde kapıyı tıklatıp içeri girdi. Ufak tefek bir öğrenci öğretmen masasında oturmuş kahvaltı ediyordu. Önünde yuvarlak büyükce bir kap vardı. Kap 5 bölmeye ayrılmıştı. Her bir bölmesinde bir çeşit yiyecek vardı. Birinde zeytin, birinde peynir, birinde yumurta, birinde reçel ve bir bölmesinde de bal vardı. Tabağın yanında bir kutu süt, ve bir parça ekmek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERKEK GÜZELİ
RomanceYağız gülümseyerek baktı sevdiği kadının kıvrık kirpiklerinin arasında parlayan kehribar rengi gözlerine. Kendinden emin duruşu ve isabetli kararları ile bundan sonra ona yol gösterecek nadide bir çiçekti bu kadın. Bir kez daha aşık oldu sanki. Bir...