Apartmanın önüne geldiğinde nefes nefese kalmıştı. Duyduklarının şokuyla o kadar hızlı koşmuştu ki sırılsıklam terlemişti. Koşarak merdivenleri çıktı. Tam kapıyı açıyordu ki Aysun'un sesiyle geri döndü.
"Günaydın canım. Bugün birlikte kahvaltı yapalım mı?"
İşaret parmağını yukarı kaldırdı. Aysun'un konuşmasını sert bir tavırla kesti.
"Şuan hiç uygun bir zaman değil. Sonra..."dedi ve Aysun'u öylece bırakıp içeri girdi. Kapıyı kapatıp derin bir nefes aldı. Tişörtünün içinde sakladığı okları çıkardı. Uç kısımları metal diğer kısımları ahşaptı. Her bir okun ahşap kısmını tek tek kırıp üç parçaya ayırdı. Lavabonun içine doldurdu ve ateşi çaktı. Alevler musluğa kadar ulaşırken o ellerini tezgaha dayayıp derin derin solumaya devam etti.
Kısa süre içinde oklar tamamen yandı. Lavaboda sadece metal uç kısımlar kaldı. Suyu açtı. Küllerin lavabodan akmasını dehşet dolu gözlerle izledi. Bu olaydan Elif'in zarar görmemesi için herşeyi yapmaya hazırdı. Hatta gerekirse suçu üstlenmeyi bile şimdiden kabullenmişti. Metal kısımları lavabodan aldı. Çekmeceden bir mutfak havlusu çıkardı. Metalleri havlunun içine koydu ve havluyu düzgün bir şekilde kaltayıp tekrar çekmeceye yerleştirdi. Bunları ne yapacağına daha sonra karar verecekti.
Kokunun çıkması için pencereleri açtı. Lavabonun içini köpükleyip iyice temizledikten sonra hızla banyoya girdi. Üzerindeki herşeyi çıkarıp makinaya attı ve hemen çalıştırdı. Tişörtünün iç kısımlarında kan lekeleri vardı ama sorun değildi. Tişörtü leke tutmaz kumaştan üretilmişti.
Soğuk bir duş aldı çünkü bütün bedeni yanıyordu. Ormanda yaşadığı olay tekrar tekrar zihninde canlanıyor, duydukları hem ruhunu hem bedenini ateşe veriyordu. Elif'in yaşadıkları yüreğini yakıyor, acılar içinde kıvranıyordu.
Soğuk su vücudundan akarken
"Keşke oraya hiç gitmeseydim " dedi kendi kendine. "Keşke hiç öğrenmedeseydim. "
Gözünden bir damla yaş süzüldü. Şimdi bu yükle nasıl yaşayacağını düşünüyordu. Elif'e her baktığında yüreği bin parça olacaktı. Adamın orada gırtlağını kesmediğine pişman oldu bir an. Sonra Elif'in yaptığının daha mantıklı olduğuna karar verdi. Öyle kolay ölmemeliydi. Ömrünün sonuna kadar bu cezayı çekmeliydi.Banyodan çıkar çıkmaz kendini yatağa attı. Biraz daha sakinleşmişti ama kendini çok yorgun hissediyordu. Bir müddet yatakta sırt üstü yatıp boş boş duvarlara baktı. Sonra bir anda yataktan fırladı. Duvarlar üstüne gelmeye başlamıştı. Hazırlanıp hızla çıktı. İzinli günüydü ama hastanede olmalıydı. Adamı bulan, hastaneye getiren olursa haberdar olmalıydı. Ya da olay duyulursa felan gelişmelerden haberdar olmalıydı.
Akşama kadar hastanede döndü dolaştı. Görevli arkadaşına yardım etti. Hastalarla ilgilendi. Zaten çok acil bir durum da yaşanmadı. Her an biri adamı bulup getirecek diye yüreği ağzında bekledi. Stresten daralınca bahçeye çıktı. Hatta bahçenin dışında dolaştı. Elif'in evini izledi. Her defasında yanına gitmek isteğini bastırmak için kendiyle mücadele etti. Ve Aysun'un aramalarının hiç birine cevap vermedi.
Akşam saat 21.00 sularında evine gitti. Bütün bu süre zarfında ne Elif'i gördü, ne de adamdan bir haber aldı. Bir ara ormana gidip duruma bakmak istedi ama sonra vazgeçti. Şüphe çekmemek gerekiyordu. Ama hiçbir şey yapmadan da duramıyordu. Telefonu çıkarıp Batu'yu aradı.
"İyi akşamlar Batu, naber?"Batu'nun sesi gayet neşeli geliyordu.
"İyiyim Yağız abi sen nasılsın?""İyim sağol. Bu akşam derse gelmedin?"
Batu biraz duraksadıktan sonra cevap verdi. "Dersimiz yarın akşam Yağız abi?"
"Haa! Öyle mi? Ben bu akşam sanıyordum. Hımm! Batu yarın akşam müsait olmayabilirim. Sana da uyarsa dersi bu akşam yapalım. Ne dersin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERKEK GÜZELİ
عاطفيةYağız gülümseyerek baktı sevdiği kadının kıvrık kirpiklerinin arasında parlayan kehribar rengi gözlerine. Kendinden emin duruşu ve isabetli kararları ile bundan sonra ona yol gösterecek nadide bir çiçekti bu kadın. Bir kez daha aşık oldu sanki. Bir...