Kapıyı kapattıktan sonra içeri girip kendini koltuğun üzerine bıraktı. Yorulmuştu. Esasında eşyaları işçiler getirip yerleştirmişti ama onların başında durmak ve onları yönlendirmek bile onu yormuştu.
Rapor vukuatından sonra oldukça sakin bir hafta geçirmişti. 2. hafta lojmana yerleşmeye karar vermiş, Hasan'ın dairesinin hemen karşısındaki daireyi kiralamıştı. Dışarıdan ev tutmak şimdilik ona pek cazip gelmemişti. Hastanenin hemen yakınında olmak ve acil bir durum olduğunda müdahale edebilmek daha mantıklıydı.
Evi için gerekli olan eşyaları ilçenin tek mobilyacısından, fahiş fiyata almış, 2 saat kadar önce gelen işçiler eşyaları yerleştirip gitmişlerdi. Oturma grubu, pembe bir çocuk odası takımı ve kendi için de küçük bir yatak odası takımı almıştı. İki kişilik küçük bir yemek masası, halı, perde, minik bir tencere takımı ,tabak, kaşık gibi ufak tefek eksikleri de tamamlamıştı. Aşağıda kaldığı misafirhaneden eşyalarını getirip dolaplara yerleştirmiş, son olarak yanından ayırmadığı dambıllarını pencerenin hemen altındaki zemine bırakıp o günkü işlerini bitirmişti. Eşyaların yerleştirilmesine yardım eden Hasan'ı az önce yolculamış ve kendini koltuğa bırakmıştı.
Uyumakla, balkona çıkıp sigara içmek arasında gitti geldi. Gerçi o gün kadının sigara izmaritini gösterip söylediği sözler, her sigara yakışında bir vicdan azabı gibi üzerine çöküyordu.
Kendine merhamet etmeyen bir insan, başkasına acır mı?
Haklı mıydı? Belki...Ama kesinlikle onun için geçerli değildi bu sözler. Bir çok defa başkalarının hayatını kurtarmıştı. Merhametsiz , vicdansız bir insan değildi. Hem bu kadın onu ne kadar tanıyordu ki bu şekilde konuşma hakkını kendinde bulmuştu? Bir müddet daha içindeki münakaşa devam etti. O günden beri her sigara yakışında, hayalinde kendini o kadına ıspatlamaya çalışırken buluyordu.
Çalan kapının sesi düşüncelerini böldü. Yavaşça yerinden kalktı. İnterneti bağlamak için gelmiş olabilirler diye düşünerek kapıyı açtı. Karşınsında hemşirelerden biri duruyordu. Karamel rengi saçlarını omuzlarından salmış, azımsanmayacak derecede ki makyajı, işveli bakışları ile elinde ki tabağı uzattı.
"Doktor Bey apartmanımıza hoşgeldiniz. Bizde bir üst katta oturuyoruz. Taşınma işlerinizi gördüm de size börek getirdim. Açsınızdır."
Yağız tabağı alıp almama hususunda tereddüt etti. Zira bu davranışın genç bir kızın gözünde ne anlama geleceğini çok iyi biliyordu.
"Teşekkür ederim. Zahmet etmişsiniz hemşire hanım."
"İsmim Aysun"
"Haa... Evet Aysun'du, değil mi? "
Genç kız kıkırdadı.
"İsimleri aklımda tutmakta pek iyi değilim, kusura bakma. "
"Estağfurullah ,hiç önemli değil. "
Yağız genç kızın gitmesini bekledi ancak kız öylece karşısında dikiliyor, belli ki içeri davet edilmeyi bekliyordu. Ancak Yağız'ın hiç böyle bir niyeti yoktu. Genç kız oldukça güzel ve alımlıydı ama Yağız doymuştu. Bu tür kızlarla bir daha karşılaşmamak ümidi ile yola çıkmış, ve yol onu bu küçücük ilçeye getirmişti.
"Hımm, börek için teşekkür ederim. Yapmam gereken işler var. "
Kapıyı kapatmak için hamle yapıyordu ki genç kız atıldı.
"Ben size yardım edebilirim. İsteseniz..."
Yağız katı bir tonda karşılık verdi.
"Senin yapabileceğin birşey değil. Sağol. Daha sonra görüşürüz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERKEK GÜZELİ
Roman d'amourYağız gülümseyerek baktı sevdiği kadının kıvrık kirpiklerinin arasında parlayan kehribar rengi gözlerine. Kendinden emin duruşu ve isabetli kararları ile bundan sonra ona yol gösterecek nadide bir çiçekti bu kadın. Bir kez daha aşık oldu sanki. Bir...