Cevahir öne geçti, diğerleri ardına dizildiler. Dümdüz devam ederken Abdullah sağ tarafa doğru döndü ve başka bir tünelde ilerlemeye başladı. Yağız ilk önce durdu. Gelirken burayı farketmemişti. Dümdüz ilerleyip sığınağa çıkmışlardı. Şimdi başka bir tünelin varlığı ile hayretler içinde kalmıştı. Demek ki labirent gibi farklı alanlara ulaşan kanallar vardı.
Sakince takip etti. En son cılız ışığı gördü. Tünelin sonunda yukarı çıkınca bir çadırda olduğunu anladı. Çadırlardan birine çıkmışlardı.Yağız ve ardında ki Leyla çıkar çıkmaz Cevahir ve Abdullah odun parçalarından yapılan düzensiz bir kafesi tünelin ağzına kapattılar. Tam üzerini kilimle örtüyorlardı ki çadırın zili duyuldu. Cevahir hemen kilimin üzerine yattı. Naciye yerdeki ince bir örtüyü hızla Cevahir'in üzerine örttü. Aynı anda Abdullah Yağız'ın elindeki ilk yardım çantasını, ki Yağız bunu tünel boyunca yanına taşımıştı, kaptı.
Veysel ve Servet beraberinde iki Pakistanlı adamla içeri girdiklerinde Yağız Cevahir'i muayene etmişte gidiyormuş gibi bir sahne oluşturmuşlardı."Selamün aleyküm" dedi Veysel. Onları buraya getiren ekibin lideriydi. Göz ucuyla çadırı kontrol ederken iyice yaklaştı.
"Hepiniz birden namaza gelmeyince bir iş var bunlarda dedim."
Sessiz, gizli ve de sinsi bir şekilde hepsini takip ediyordu. Abdullah hemen karşılık verdi.
"Cevahir hastalanmış, ben de Mecnun Bey'i getirdim durumuna baksın diye."Yağız'ın yüreği deli gibi çarpıyordu. Ancak diğerleri gayet sakin gönüyorlardı. Kendini kontrol etmeye çalışırken arkadaşlarını izledi. Profesyonel olmak bu olsa gerek diye geçirdi içinden.
Adam Cevahir'in baş ucuna kadar sokuldu.
"Geçmiş olsun kardeşim. Neyin var?"Cevahir titriyormuş gibi sarsılarak cevap verdi.
"Bil- bilmi-bilmiyirum. Ara ara titre-titreme alıyor. "
Servet endişeli gözlerle Veysel'e döndü.
"Sakın sıtma olmasın!"
Veysel bir kaç saniye duraksadıktan sonra Yağız'a yöneldi. " Ne dersin sıtma olabilir mi?"
Yağız gözlerini Cevahir'e çevirdi. Derin düşünceler içinde görünmek için çaba harcıyordu.
"Bilemiyorum efendim. Ben doktor değilim. Ama yaptığım araştırmalara göre sıtma da olabilir, sulardan mikrop felan kapmışta olabilir. "
"Sıtma ise yandık!" dedi Servet.
Veysel ise endişeli gözlerle tekrar Yağız'a döndü."Bunun aşısı yok mu? Büyüklerden istersek getirtebiliriz. Başkasına bulaşmadan önleriz. "
"Sıtma olup olmadığından emin değiliz. Ayrıca bildiğim kadarıyla sıtmanın aşısı yok. "
"İlaç yapabilir misin?"
"Bizde şimdi Abdullah ile onu konuşuyorduk. Şifalı bitkilerden ilaç yapabiliriz. Hatta biz gidip çalışmalara başlayalım." dedi ve imalı bakışlarını Abdullah'a çevirdi. Abdullah hızla atıldı.
"Tamam Mecnun Bey " dedi ve çıkışa doğru bir kaç adım attı. Yağız Naciye ye döndü. "Bol bol su içirin" dedi ve çadırdan çıktı.
***
2 hafta sonra...
Bu süre zarfında Cevahir'e uyduruktan bir iki bitki kaynatıp ilaç diye içirdiler. Buna mecbur kalmışlardı çünkü hem Veysel hem de etrafta dolaşan ne iş yaptığı bilinmeyen bir kaç kılıksız adam Cevahir'in durumunu fazlaca önemsemişler ve sıkı bir şekilde takip etmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERKEK GÜZELİ
RomantikYağız gülümseyerek baktı sevdiği kadının kıvrık kirpiklerinin arasında parlayan kehribar rengi gözlerine. Kendinden emin duruşu ve isabetli kararları ile bundan sonra ona yol gösterecek nadide bir çiçekti bu kadın. Bir kez daha aşık oldu sanki. Bir...