34. bölüm; Yaşlı Kurt

163 32 0
                                    

Bir hafta sonra...

"Alo"

"Batu merhaba, nasılsın?"

"İyi Yağız abi, sen nasılsın?"

"Bende iyim. Bugün dersimiz vardı. Neden gelmedin?"

Batu tereddüt ederek cevap verdi.

"Eee.. Şey... Snnem artık bana ders veremeyeceğini söyledi. "

"Yoo, öyle bir şey yok. Annen yanlış anlamış."

"Ama kaza yapmışsın, hastaymışsın. "

"Tamam kaza yaptım da, iyileştim. Ayak parmağımda ufak bir sorun vardı, oda düzeldi sayılır. Hem dersi ayağımla anlatmadığıma göre sorun yok. Hadi dokümanlarını al, bana gel. Evdeyim. "

"Tamam geliyorum o zaman. "

"Haa annene söyle de bu dersin ödemesini pirinçli börekle yapsın. "

"Ha ha ha! Tamam söylerim. "

Telefonu kapattıktan 15 dk sonra küçük bir tencere ile geldi Batu.

"Börek yokmuş Yağız abi, çorba gönderdi annem."

"Hımm! Olur, o da olur. "

Salona geçerken, "Annene yanlış anlama konusunda birşey söyledin mi?" diye sordu.

"Evet, söyledim. "

"Ne dedi?"

"Bir şey demedi. Çok yorgundu zaten. Yatmaya gitti. "

Saat daha 20.10 du. Bu saatte neden uyuyordu ki?

"Hasta mı yoksa?"

Batu kitapları masaya bırakırken cevap verdi.

"Bilmiyorum ama bu son İstanbul yolcuğu onu çok yordu galiba. Sürekli yatıyor. Normalde yatmaktan nefret eder ama İstanbul'dan geldi geleli hiç yataktan çıkmak istemiyor. "

Yağız'ın içini derin bir endişe kapladı.

"Yarın gelsin de bir muayene edeyim onu. Tahlil felan yapalım. Belki kan değerlerinde düşüş vardır. "

"Tamam, söylerim."

Hemen derse başladılar. 2 saate yakın ders yaptıktan sonra Batu gitti. Yağız aksayarak mutfağa geçti. Artık koltuk değneğine ihtiyacı yoktu. Kalıp hala ayağındaydı, hafiften aksıyordu ama bu yürümesine engel değildi. Hatta hastanede çalışmaya da hiç ara vermemişti.

Tencerenin kapağını açtı. Leziz bir koku doldu burnuna. Hemen bir kaşık aldı ve çorbaya daldırdı. Büyük bir keyifle kaşığı ağzına götürdü. Ancak yarısını yutabildi. Boğazından çıkan alev diğer yarısını dışarıya püskürttü. Hızla bardağa su doldurdu ve tepesine dikti. Boğazı, damağı ve dili alev alev yanıyordu. Acıdan gözleri bile kıpkırmızı olmuştu. Elif bunu bilerek yapmıştı. "Yaktın beni Elif!" Derken dolaba koştu ve yoğurdu çıkardı. Kaç kaşık yediğini bilemedi. Her kaşıkta acısı biraz hafifliyor, sonra tekrar alevleniyordu.

İşin tuhaf tarafı hoşunada gitmişti. Elif'in misilleme yapması onu dikkate aldığının bir göstergesiydi. Onu hiç umusamasa, yok saysa o zaman ümitleri yerle bir olurdu.

Gecenin ilerleyen saatlerinde balkondan Elif'in odasının ışığının yandığını gördü. Telefonu aldı ve aradı. Hem nasıl olduğunu merak ediyordu ,hem de özlemişti. Sesini duymak istiyordu. Uzun uzun çaldıktan sonra cevap verdi Elif.

"Alo!" Sesi çok iyi gelmiyordu.

"İyi geceler Elif! Nasılsın?"

"Teşekkür etmek için mi aradın? "

ERKEK GÜZELİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin