72. Bölüm; Kavuşmak...

179 27 1
                                    

Akşam yemeğine dakikalar kalmıştı ama Yağız'ın sabrı kalmamıştı. Abdullah bicirikle birlikte planı devreye sokmak için yemekhaneye gitmiş, gerekeni yaptıktan sonra geri gelimişti. Görevin ilk ayağı tamamlanmıştı. Ancak bicirik geri gelmemişti.

Abdullah mermer tezgahın başında oturmuş bekliyor, Yağız çadırın içinde bir aşağı bir yukarı dolaşıyordu.

"Abdullah!"

"Evet patron"

"Buradaki diğer kızlar, kadınlar, çocuklar ne olacak? Onları kurtaramaz mıyız?"

Derin bir nefes aldıktan sonra cevap verdi Abdullah.
"Kurtaramayız patron. Onlar gönüllü köleler. "

"Nasıl yani?"

"Buradan kurtarsak bile gider kendilerine başka bir efendi
bulurlar. "

"Yapma be Abdullah! Onların birer kurban olduğunu görmüyor musun?"
Bunu değiştirebiliriz."

"Değişmez patron. Onlar kurban olmaya dünden razılar"

"Sana katılmıyorum. Onlara başka seçenek sunulmadığı için bu haldeler. Kendi rızası ile gelenler hariç tabi. Eğer başka şansları olsaydı..."

Abdullah araya girdi.
"Her ne sayarsan say. Onlar için elimizden bir şey gelmez. "

Yağız düşünceli bir şekilde başını salladı. Kendince düşündüğü bir şeyler vardı.

"Akşam yemeğine ne kadar kaldı?" diye sordu. Aklı Elif'teydi.

"Az kaldı patron."

Yağız yavaşça yaklaştı. Fısıltıyla
"Elif'in yanında biri var mı? Güvende, değil mi?"

"Şuan yanında kimse yok! Kızlar köşkteler, ben buradayım, Cevahir çadırda. O da sığınakta uyuyor. Çok yorgunmuş zaten. Öyle dedi Cevahir. "

"Offf!!!" diye haykırdı Yağız. Bu kadar zaman dayanmıştı ama şurada 1 saat dayanamıyordu.

"Ben gitsem? Beni soran olursa sinyal görder hemen gelirim. Ne olur Abdullah, dayanamıyorum. Bir kere göreyim yüzünü. Ne halde? Ne durumda? Hem kolunu da muayene  ederim."

Abdullah biraz düşündükten sonra "Peki ama tetikte ol. Sinyali alır almaz koşarak gel. "

Yağız'ın gözleri parladı. Hemen çıkışa yöneldi. Abdullah ardından ekledi.
"Bekle!"
Yağız durdu.
"Şu sana verdiğimiz kıyafet var ya, onu da al yanına, gitmişken giydir. "

Hızla içeri yöneldi. Eşyalarının içine koymuştu. Çıkarıp eline aldı ama bölye götüremezdi. Diğer bölüme geçti. Raflarda bezden torbalar vardı. Bir tanesini alıp giysiyi içine koydu.
Abdullah ardından bakarken istemsizce gülümsedi. Bu adamın sevdası onu derinden ektiliyordu.

"Cevahir'in çadırdan git. " dedi. Ama Yağız duymadı bile. Uçarak çıktı ve çadırların arasına daldı. Biliyordu. Çok zor şeyler yaşamıştı, yaşamışlardı. Yaralıydı, yorgundu, hastaydı. Ama herşey rağmen hayattaydı. Bu onun için dünyalara bedeldi. Orada taşlanarak öldürülen Elif değildi ya, bundan sonrasını atlatabilirlerdi.

İçindeki heyecana rağmen sakin sakin ilerledi. Onu ilk gördüğünde ne yapacağını merak ediyordu. Belki de ona çok kızacaktı. Belki de onunla konuşmayacaktı. Hiç umrunda değildi esasen. İyi olsun da, isterse vursun, dövsün, her şeye razıydı.

Kendi kendine konuşurken
Cevahir'in çadırının önünde buldu kendini. Derin bir nefes aldı ve içeri girdi. Cevahir tünelin giriş kapısının üzerinde uzanmış yatıyordu.

ERKEK GÜZELİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin