Adam tek değildi. 4 tane ATV aracı ile 8 kişi önlerini kesmişti. Cevahir hızla aşağı atladı ve tam karşısına dikildi. Adamın doğrulttuğu silahın namlusunun ucundaydı. Yanındakiler anlamasın diye Türkçe konuştu.
"Çekil yolumuzdan Veysel. Sana zarar vermek istemiyorum. "
Veysel " Siz bize ihanet ettiniz. " diye haykırdı. " Kutsal efendimize, davamıza ihanete ettiniz. "
Cevahir adamın arkasına doğru göz gezdirdi. Servet ve Arif'in dışında 5 asker vardı ve hepsi silahlarını onlara çevirmişti .
"Veysel, biz bizim olanı almaya geldik. Çekil yolumuzda. Gidelim. Bak biz kardeşiz, Türk'üz. "
Veysel iyice yaklaştı. " Buradaki herkes ve de her şey Kutsal efendimizin malıdır. " dedi sert bir şekilde ve devam etti. " Allah bunu sizin yanınıza bırakmaz. Şimdi inin atlardan! " diye bağırdı. Bu sırada Arif yaklaştı ve Veysel'in yanına durdu. Servet ise hemen arkasındaydı. Silahını Cevahir'e iyice yaklaştırdı.
Cevahir "Yapma Veysel" dedi yumuşak bir tonda.
"İnin dedim. Sizi şuracıkta öldürürdüm de neyse... Kutsal Efendimiz'e gidiyoruz. Size nasıl bir ceza vereceğini o daha iyi bilir. Hem de herkesin gözü önünde cezanızı çekin ki bir daha kimse böyle bir şeye cesaret edemesin."
Cevahir " Peki !" dedi. Ona Kutsal'ın öldüğünü söylemeye niyeti yoktu. Geri döndü. ATV'lerin farları etrafı yeterince aydınlattığı için birbirlerinin yüzlerini net bir şekilde görebiliyorlardı. Kadınlara kaş göz işareti ile sakin olun demeye çalıştı. Leyla ve Naciye sakince atlarından inerken, Cevahir Yağız'ın belinde ki ipi çözdü ve Elif'i aşağı indirdi. Ardından Yağız atladı ve Elif'i arkasına sakladı.
"Sakin ol! Bana bırak! "diye fısıldadı Cevahir.Yağız elini arkaya uzatıp Elif'in kolundan tuttu. Zavallı kendinde değildi. Öyle sessizce etrafa bakıyor, bir adım sağa, bir adım sola sallanıp duruyordu. Onlar iner inmez ışıktan rahatsız olan atlar ormana doğru kaçıp gittiler.
"Hadi düşün önüme! " diye bağırdı Veysel.
Hep birlikte sessizce yürümeye başladılar. Ama oldukça yavaş ve minik adımlarla ilerliyorlardı. Bunu bilerek yapıyordu Cevahir. Fırsat kolluyordu.
10 adım kadar ilerlemişlerdi ki bir ağlama sesi duydular. Ormanın içlerinden gelen bir çocuk ağlamasıydı bu. Endişe ile etraflarına bakındılar. Ses gitgide yaklaştı ve çocuk göründü. Ağlayarak koşuyordu. Bu Aryandı.
"Durrrr!" diye bağırdı Veysel.
5-6 adım kadar bir mesafede durdu çocuk. Hıçkırıkların arasından
"Çadırları bastılar, herkesi öldürüyorlar. Kaçın!" dedi. Yağız hariç herkes çocuğun dilini biliyordu. Cevahir bıyık altından gülerken Veysel telaşa kapıldı.
"Kim bastı çadırları, kim öldürüyor?"Çocuk "Hindular, Hindular!" diye cevap verdi. Nefes nefese kalmıştı.
Cevahir içinden afferin ulan, dedi. Abdullah ile birlikte iyi akıl etmişler diye düşündü. Bu yapının en büyük düşmanı Çinliler ve Hindulardı. Hinduların nefreti ve öfkesi çok daha büyüktü. Dolayısıyla bunlara zarar vermek istemesi anlamlıydı.
Veysel tereddütle etrafına bakındı. Çocuğun doğru söyleyip söylemediğini kestiremiyordu. Veysel'in tedirginliğini fırsat bilen Cevahir aniden atıldı ve Veysel'i arkadan yakaldı. Bıçağını boynuna dayadı.
"Atın silahlları!!!" diye bağırdı.Aynı anda Servet silahını Cevahir'e çevirdi. " Bırak o bıçağı Cevahir! İyi nişancıyımdır. Tek atışta mıhlarım seni! "
Çocuk koşar adımlarla gurubu yardı ve uzaklaşmaya başladı. Aynı anda
" Delirdiniz mi siz? Geliyorlar diyorum. Kaçın diyorum!" diye haykırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERKEK GÜZELİ
RomanceYağız gülümseyerek baktı sevdiği kadının kıvrık kirpiklerinin arasında parlayan kehribar rengi gözlerine. Kendinden emin duruşu ve isabetli kararları ile bundan sonra ona yol gösterecek nadide bir çiçekti bu kadın. Bir kez daha aşık oldu sanki. Bir...