"Hah ! Çocuklar iyiki geldiniz yoksa kollarım kopacaktı."dedi Zehra.
Yağız merakla masadaki hamura bakarken, Hasan Zehra'ya gülümsedi.
"Yahu Zehra abla, nereden aklınıza geldi helva çekmek."
Zehra bıkkın bir şekilde yanındaki Gülşen'e baktı.
"Hep bunun yüzünden... Tutturdu tel helvası çekelim diye. "
Elbisesinin kollarını yukarı çekerek Yağız'a gösterdi.
"Görüyor musun doktor bey evladım. İncecik bileklerim var. Bu bilekler bunu çeker mi hiç?"
Yağız sadece gülümsedi. Gerçekten de kadının bilekleri bir çocuğun ki kadar inceydi.
"Benden bu kadar. Delikanlılar bu işi halleder artık." Dedikten sonra ellerini silkeleyip kalktı. Zeynep aşkla Hasan'a baktı. Eşine duyduğu sevgi gözlerinden taşıyordu.
"Hasan hadi gelin de yardım edin. Kollarımız koptu. "
Yağız başını yana çevirip "Hasan bu ne? " diye sordu.
"Tel helvası derler burada. Bir nevi el yapımı pişmaniye."
"Hımm!"
Sofraya oturmak için hamle yapıyorlardı ki, arkadan Elif'in sesi geldi.
"Beyler rica etsem ellerinizi yıkar mısınız?"
"Haa!" Dedi Hasan. Yağız'a bir baş işaret çaktı ve odadan çıktı. Yağız'la birlikte lavaboya gittiler.
"Elif abla biraz titizdir."
Yağız "En sevdiğim..." dedi sessizce. Birlikte kıkırdadılar. Ellerini yıkadıktan sonra yer sofrasına oturdular. Hasan eşinin yanına otururken, Yağız Hasan'ın yanına geçti. Diğer yanı boştu. Bilerek buraya oturmuştu. Belki Elif yanını doldurur diye ümit etmişti . Ortadaki 40 cm çapındaki hamur halkasına baktı. Üzerinde unlar vardı. İçi ip yumağı gibi tel tel görünüyordu ama pişmaniyeninki gibi ince değildi.
"Ne yapacağız şimdi?"
Gülşen ellerini uzatıp hamuru kavradı.
"Bu şekilde kavrıyoruz. Sonra hep birlikte kendimize doğru çekiyoruz."
Hep birlikte hamuru kavradılar. 10cm kalınlığındaki hamuru çekmek göründüğü kadar kolay değildi . Hamuru kendilerine doğru çektikten sonra kendi çektiği tarafı hemen sağındaki arkadaşa devrediyor, solundakinin çektiği yeri kendi devralıyordu. Böylelikle halka hem genişliyor hemde dönüyordu. Halka sofra büyüklüğünde açılınca, tutup sekiz şeklinde katlıyor, sekizin iki halkasını üst üste koyarak küçülttükleri halkayı tekrar çekerek, sofra büyüklüğüne getiriyorlardı. Bir iki tekrardan sonra diğerlerine ayak uydurmayı başarmıştı Yağız. Bu sırada Elif Zehra'yı çekiştirerek sofraya oturttu. Tam Yağız'ın yanına. Kendi de hemen Zehra'nın yanına geçti. Yağız biraz hayal kırıklığına uğradı ama sonra bu açıdan Elif'i görmenin daha kolay olduğunun farkına vardı. Zoraki sofraya oturan kadın başını Yağız'a doğru eğdi.
"Ben sana demedim mi bensiz birşey yapamıyorlar diye!"
" Evet, demiştiniz." Diyerek karşılık verdi Yağız.
Gülşen, "Hadi Zehroş, neşelendir bizi." derken hamuru ahenkle çeken arkadaşlarına eşlik ediyordu.
" Heee! "Dedi muzip bir ses tonuyla.
"Durun size bir uzun hava çekeyim."Başını yukarı kaldırdı, gözlerini kapattı. Olanca gücüyle bağırmaya başladı.
"Buradaaaannn bir atlı geçtiiiii!..."
Sofradakiler kahkahalarla boğuldular.
Elif bir taraftan gülerken, diğer taraftan avuç içleriyle kulaklarını kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERKEK GÜZELİ
RomanceYağız gülümseyerek baktı sevdiği kadının kıvrık kirpiklerinin arasında parlayan kehribar rengi gözlerine. Kendinden emin duruşu ve isabetli kararları ile bundan sonra ona yol gösterecek nadide bir çiçekti bu kadın. Bir kez daha aşık oldu sanki. Bir...