55. Bölüm ;Hayal

153 27 1
                                    

Leyla bir gün önce yıkayıp astığı kıyafetlerin kuruduğunu fark edince toplayıp odaya getirdi. Yağız gruptaki erkeklerle beraber dışarı çıkmıştı. Almaları gereken şeyler vardı. Yağız ilaç yapmak için çeşitli bitkiler ve araç gereç alacaktı. Diğerleri ise yolculuk için ihtiyaç olacak şeyleri.

Tık tık tık!

Leyla hızla peçesini yüzüne kapattı.

"Kim o!"

"Benim yenge, Abdullah!"

Leyla biraz tedirgin olarak ayağa kalktı ve kapıyı hafiften araladı. Kahverengi sakalları çenesinden sarkan iri yarı adam dikkatle bakıyordu.

"Buyurun"

"Mecnun Bey odada mı?"

"Onlar dışarı çıktılar. " dedi sesini incelterek. Adam başını geri çevirdi ve diğer çiftin odasına doğru baktı. Kimseler görünmüyordu. Çaktırmadan gülümsedi ve Leyla'nın iyice açtığı kapıdan odaya süzüldü.

***

2 gün sonra...

Pakistanlı yerli halktan İki yetişkin ,iki kız çocuğu ve 4 oğlan çocuğu da guruba katılmıştı. 13_14 yaşlarında görünen çocukların üstlerinden başlarından fakirlik akıyordu. Yağız para ile satıldıklarına emindi. Ülkenin her yerinden yoksulluk hakimdi İç içe geçmiş derme çatma evler, dar ara sokaklar, eski yırtık ve kirli kıyafetler içinde ki halk...

Bütün hazırlıklar tamamlanmış, yolda ihtiyaç olabilecek her şeyi yanlarına almışlardı. Gruba katılan yeni üyelerle beraber ayarladıkları eski model bir otobüs ile yola çıktılar. Otobüs cırtlak renklere boyanmış her yanı ilginç nakışlarla süslenmişti.

Yaklaşık 13 saat sürecek yolculuktan sonra İslamabad'a varacak, bir gece dinlenip Kaşmir'e doğru yola çıkacaklardı.

Koltuğun arka kısmını geriye doğru yatırıp uyku pozisyonu aldı Yağız. Leyla çoktan uyumuştu. Ve Abdullah denilen adam yine burnunun dibinde, arka koltukta oturuyordu. Bu adamın icabına bakamadığı için endişeliydi ama bir yolunu bulamamıştı. Bir kez yemeğine ilaç katmaya niyetlenmiş ama onu da başaramamıştı.

Gözleri camdan dışarıyı izlerken yüreğinde başka, aklında başka görüntüler vardı. Yüreği Elif'in kehribar rengi gözlerinden başka bir şey görmüyor, aklı onu nasıl kurtaracağının planlarını yapıyordu.
Esasında hiç bir planı da yoktu. Oraya gitmeden yapacağı hiçbir planın işe yaramayacağını da biliyordu. Çünkü durumu, konumu, imkanları ve insanları bilmiyordu. Kısacası orası ile ilgili hiçbir şey bilmiyordu.

Dedesinin adamlarının verdiği minik bir telsiz den başka silahı yoktu yanında. Birde bitkilerin gücü... Yapabildiği zehirler, uyuşturucular ve öldürücü ilaçlar onun en büyük silahıydı. Yeterki oraya varsın, Elif bulsundu. Aklı ve aşkı onun en büyük silahıydı.

Üzerine çöken ağırlığa direnmeyi bıraktığında aklındaki tek şey Elif'in gözleriydi. "İnşallah ışıltını kaybetmemişsindir birtanem!" diye mırıldandı en son. Ve aşkını görebilme umudu ile gözlerini kapattı.

***

Yağız'ın yardımıyla Can simidini çıkarıp havuzun kenarına bıraktı. Bir hafta boyunca gece gündüz yüzme derslerine devam etmişlerdi. Havuzun derin olan bölümüne can simidini takmadan geçmedi Elif. Bütün gücüyle Yağız'a tutunmasına rağmen bir türlü can simidinden vazgeçmemişti.

"Tamam güzelim. İşte böyle. Gel hadi."

Elif korkuyor olsada Yağız'ın talimatlarına sıkıca uymuştu. Ve sonunda ufak ufak yüzmeye başlamıştı. Daha doğrusu suyun üzerinde kalmayı başarabilmişti.

ERKEK GÜZELİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin