35. Bölüm ; Akşam Yemeği

151 28 3
                                    

"Sen onunla yemeğe de çıktın değil mi?" diye sordu Zehra.

"Evet " dedi Elif. Sonrasında tatlı bir ses tonuyla devam etti.
"Trabzona gelmişti. Yemeğe davet etti, bende gittim. Orada da yüklü bir bağış yaptı bize, sağolsun. O kadar mükemmel bir insan ki anlatamam. Her konuda kendini yetiştirmiş, görgülü, kültürlü ve bir çok alanda ilmi derinliği olan bir adam. "

" Eee? Bu kadar beğendin de niye kabul etmedin Elif abla?" Diye sordu Zeynep. Bir yandan da göz ucuyla Yağız'ı takip ediyordu. Yağız başını iyice eğmiş, telefonla uğraşıyordu. Elif omzunu silkti. Alaycı bir tavırla cevap verdi.

"Kendisine istemedi ki, serseri bir torunu varmış, onunla tanışmamı istedi. "

"Doğru ya! Unutmuşum ben onu" diye katıldı Zehra.

Yağız derin bir rahatlama hisseddince ciğerlerinde esir ettiği nefesi bir anda dışarı verdi. "Huuuu!" Diye bir ses çıkınca bütün kadınlar susup Yağız'a döndüler. Durumu farkeden Yağız elindeki telefonu gösterdi.

"Pardon, haber okuyordum da. Kaza haberleri..."

Kadınlar çabuk ikna olup kendi muhabbetlerine döndüler. Yağız ise derin derin solumaya devam etti.

"Eee sonra ne oldu?" Diye sordu Gülşen.

"Kibarca reddettim. "

"İyi halt ettin! " dedi Zehra ve aynı sert tonda devam etti.
"Kabul edeydin şimdi zengin olmuştun"

Gülşen gülerek araya girdi.
"Hayır canım, kabul etseydi şimdi onlar fakir olmuştu. İlk bir ayda adamın bütün servetini hayır işlerinde harcar, adamı batırıldı."

Hep birlikte gülüştükten sonra Elif ciddi bir tavırla açıklama yaptı.

"Ali İmran 92. Ayet, " Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça gerçek iyiliğe erişemezsiniz. Küçük büyük her ne verirseniz, Allah onu kesinlikle bilir." diyor. Yani gerçek iyilik Allah yolunda harcamaktır. Ayrıca hayır için verdiğinde , Allah sana daha fazlasını verir, unutmayın.

Bu sırada ders zili çaldı. Hep birlikte ayaklanıp sınıflara giderken Yağız içinden dedesine saydıra saydıra arkalarından takip etti.

Son iki haftadır olduğu gibi Elif Yağız'la mümkün olduğu kadar konuşmamaya özen gösterdi. Yine aynı özenle üst üste iki ders yaptılar. Dersin çoğunu Elif anlattı. Yağız ise hala şoktaydı. Demek ki dedesi Elif'le tanışmış, hatta onunla da tanıştırmak için çabalamıştı. Demek ki dedesi de Elif' teki cevheri görmüştü.

Ders bitiminde bütün öğrenciler labaratuvarı boşalttıktan sonra Elif çantasını alıp kapıya yöneldi. Tam çıkacakken Yağız oturduğu yerden kalktı.

"İstediğin parayı ben verebilirim!" dedi. Elif durdu, geri döndü. Şüpheli gözlerle baktı.

"Ne parası?"

"Şu hasta çocuk için ihtiyacın olan para"

Elif "Senin yardımına ihtiyacım yok." dedi ve geri döndü.

"Sana değil zaten, çocuğa vereceğim. Eğer istersen... "

Elif durdu. Çıkmaktan vazgeçmiş görünüyordu. Çünkü çocuğun çok az bir zamanı kalmıştı ve bu parayı toparlamak şuan için imkansız görünüyordu. Biraz düşündükten sonra cevap verdi.

"Var mı sende o kadar?"

Yağız dudak büktü.

"Kredi çekerim"

Aslında onun servetinin yanında bu para devede kulak bile değildi. Ama Elif'in bunu asla bilmemesi gerekiyordu. Sürekli aradaki farkları ileri sürüp duruyordu. Üstelik bir de Yavuz Bey'in zampara torunuydu. Şimdi bunu da bahane olarak kullanmasını istemiyordu.

ERKEK GÜZELİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin