(13) NEDENLER DEĞİLDİ SORUNUMUZ NEDENİ YOK ETMEKTİ..

555 65 34
                                    


Selamm...

Ben geldim...

Nasılsıniz iyi misiniz?  Umarım iyisinizdir, sizleri daha fazla meşgul etmek istemiyorum keyifli okumalar diliyorum...
Bu arada BAHAR adlı kitabıma da bir bakın derim 😉

Hoşçakalın sevgiyle kalın...

Sedef Karasu


Koyu :Yokluğunda 🎶


Bir Ay Onsekiz Gün
Üç Saat Sonra;

Bedenim yaşıyor muydu evet yaşıyordu. Ruhumun yaşadığı söylenemezdi. Bir insan kaç kez yıkılır kaç kez ölürdü bilmiyordum. Hayatım tepe taklak olmuştu. Yaşamadığım hiç bir şey kalmamıştı. Bütün her şeyin suçlusu ben miydim?
İşte bu sorunun cevabını veremiyordum. Bazen kendimi suçladım. Bazense kaderimin bana kurduğu acı bir oyun olduğunu düşündüm. Zaman akıp geçiyordu. Tek fark nefes alıp yeni bir güne uyanmaktı. Ondan ayrı geçirdiğim gün sayısı bir ay Onsekiz gün üç saat olmuştu. Ne yapıyordu nasıldı iyi miydi. Acıyla gülümsedim. İçimde nasıl bu kadar yer edinebilmişti ki, öfkem kimeydi. Güvenimi yerle bir eden adama mı yoksa bir daha kimseye güvenemeyecek kalbime mi?

Her şeyi bildiğimi sanıp bilememek çok kötü olsa gerekti. Fransa ya iyiden iyiye yerleşmiş sayılırdım artık. Bir süre odama kapanış yaşadım. Kimseyi görmeye bile halim yoktu. Bir yerden başlamak istedim. Sonunda kaldığım otelden çıkmıştım. Çok uygun iyi fiyatta bir pansiyon kiralamıştım kendime bir de part time Cafe de iş bulmuştum. Saat dörtten, on ikiye kadar çalışıyordum. Kafam dağılıyordu yorulmuyordum. Kiraladığım pansiyonun sahibinin kafesinde çalışıyordum. Aynı zamanda arkadaşlarım olmuşlardı sahibleri. Sahilin karşındaydı. Deniz havası iyi geliyordu bir yandan da kafam bir nebze olsun, dağılıyordu.
Yalnızlık iyi gelirken derin puslu bir karanlık içimin kararmasına daha da sebeb oluyordu.

Çok iyi iki kişilerdi Cafenin sahipleri. Hem arkadaş bulmuştum kendime oldukça iyilerdi. Evli bir çiftti. Kafede çalışıyorlardı aynı zamanda. Adam ve Dianaydı. Ama bir yandan da, ailemi özlüyordum. Halamı Ceren'i eniştemi.

Bir de onu, gözlerimin dolması ile bakışlarımı denize çevirdim. Elimdeki kitabı kumun üzerine koydum.

Kaybolan yıllarım.. Tamda benlikdi burukça gülümsedim. Kaybolan Yıllarımın kitabında dediği gibi, "Acının topraklarına düşmüş bir kalp, kırıklarına rağmen umuda sürgün verebilir mi?"

Bence verilemezdi. Acıyla gülümserken gözümden düşen yaşı elimin tersiyle sildim.
Buraya geldiğimden bu yana kimseyi aramamıştım. Dizlerimin üzerinde duran kapalı telefonumu titreyen ellerim ile kavradım. Cesaretim yoktu belki de, ne ile karşılaşacağımı bilmiyordum. Kendime gelmek istercesine başımı iki yana silkeledim. Yüzüme düşen saçları omzuma ittim. Telefonu açtım. Kalbim ağzımda atıyordu. Bildirimlerin ardı arkası kesilmedi. Telefonun sesini kıstım. Cevapsız aramalar bir bir önüme düştü. Ceren aramıştı. Halam eniştem birde Sedat. Ekranı aşağıya kaydırdım. Fakat istediğim yanıtı göremeyince telefon elimden kucağıma düştü.

SİYAH KÜL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin