"Benden sakladın."
Genç kızın gözleri acı ile parladı.
Acı öyle derinine inmişti ki öfke ile kan kusuyordu. Tam mutlu olduğunu zannederken acıları bir kez daha genç kızı alaşağı etmişti. Ruhu bedeninden ikiye ayrıldı sanki. Yaşadığı acı aslında bi...
Bu hafta attığım üçüncü bölüm oldu. Haftaya atacağım bölümü sizin o güzel yorumlarınıza dayanamayıp atıyorum sevgiyle kalın oy ve yorumları eksik etmeyin sizleri çok öpüyorum S. N. A
Sezen Aksu:Haydi Gel benimle ol🎶
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yirmi beş gün sonra;
Neredeyse bir çok şey olmuştu. Yirmi beş gün bana sanki bir hafta gibi geçmişti. İlk işim Salih'in evine taziyede bulunmaktı. Ateş ile beraber Salih'in ailesini ve nişanlısını ziyarete gittiklerimizde durum pekde iç açıcı olmamıştı. En azından sevdiği kız için, bizi evden kovmadığı kalırken annesi öyle bir merhametliydi ki, gözlerinde gördüğüm evlat kaybını anlayabiliyordum.
Umarım bu acıyla baş edip yaşaya bilirdiler ve elimizden ne geliyorsa yapacağımızı ve yanlarında olacağımızı bilmeleri bir nebze de olsun kalbimdeki sızıyı dindiriyordu. Salih'in annesiyle bağımızı asla koparmaya niyetimiz yoktu, Ateş'i evladı beni kızı olarak biliyordu artık.
O günden sonra bir kaç gün içerisinde Ceren ve Emir evli olarak geri gelmişlerdi. Sude'nin ölümü onlar içinde üzücü olmuştu. Öte yandan Sedat hayatımızdan resmen yok olmuş gibiydi. Aradık taradık bakmadığımız yer yoktu. Sanki buhar olmuş gibiydi. Aradığımda açmıyordu. Mesajlarıma bile cevap vermiyordu. Beni delirtecekti..
Babam sorduğumda ise iyi olduğunu ve uzakta olduğu söylüyordu.
Ama bana sonunda mesaj yazmıştı. Gecenin bir yarısında hemde. İyi olduğunu ve sürekli onu arayıp mesaj atmamam gerektiğini ve toparlanmaya çalıştığını söylemişti. Her ne olursa olsun o benim canımdı. Sözlerine kulak asıp onu rahat bırakmıştım. O nasıl istiyorsa öyle olması gerekti. İyi olabileceğini duysam bu bana yeterdi. Ama ona ulaşmamızı bile istemiyordu.
Sıkıntı ile nefesimi verdim. Çiçek'in düzenli bir hayatı olmuştu okula gidip geliyordu. Güzel kızım gözlerimin önünde yavaş yavaş büyüyüp yeni şeyler öğreniyordu.
Ateş ile aramız gayet iyiydi. Sadece ondan her geçen gün sakladıklarım beni zorluyordu. Çünkü gözlerine bakıp da gerçekleri diyememek beni geriyordu.
Çünkü korkuyordum beni kimse anlamayacaktı, ben bir evlat daha veremezdim. Benim bir daha çocuğum olmayacaktı öte yandan ah kızım benim canım kızım gözümün önünde büyüyen Çiçeğim Güneş'im. En acısı da birbirimize yeni kavuşmuşken ondan ayrılamamak beni çok yoruyor ve bitap bir halde üzüntüye sürüklüyordu. Çiçek kalbimde hiç solmayacak derin bir yaraydı benim için annesizliğin ne demek olduğunu o kadar iyi anlıyorum ki kızıma bunu yaşamaktan nefret duyuyordum.
Hayata bir şekilde devam ediyorduk. Çalışmıyordum zaten. Bir şekilde yaşamaya devam ediyordum. Kendimi Ateş ve kızıma birde oğluma adamıştım.
Öte yandan sonunda Baran sulh ceza evinde tutuklu yargılanarak hapse girmişti. Bu durum çok zorlayıcıydı kızım için. Fakat içimdeki öfke ona karşı hiçbir zaman dinmeyecekti. Bütün bu yaşadıklarımın sorumlusu oydu.