1.3

732 70 5
                                    

Bu kitapta geçen tüm kişi ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür.

°°°

Elimde sıkı sıkıya tuttuğum karton kutu, sağanak yağmurdan dolayı hayli ıslanmıştı. Geldiğim karakolun önünde bir süre durdum, kapıdaki iki görevli polis, yağmurun altında öylece durmuş olan beni izlediler, bir süre. Aradan onca dakika geçmesine rağmen karakola girmediğim için tuhaf görünüyordum, farkındaydım. Sırılsıklam olmuş kıyafetlerim, zatüre olmuş gibi titrememe sebep oluyordu. Arada bir yükselen siren sesleri son yarım saattir hiç gelmedi. Yanımdan geçmekte olan, genç bir polis, halime acımış olmalı ki elindeki şemsiyeyi başıma tuttu. Donuk bakışlarım yüzüne çıktı. Sarı saçları, üzerindeki şemsiyeyi bana uzattığı için hemen ıslanmaya başlamıştı bile.

''Bir sorun mu var?''

Bir cevap vermek için uğraşmadım, kara gözleri, elimdeki kutuya indi. Benden bir cevap almak için sessizce bekledi ama konuşmak için hiçbir harekette bulunmadım. Boşta kalan elini gözlerimin önünde salladı. ''İyi misiniz?'' Kara gözlerinde olan gözlerim, elimde haylice ıslanmış olan karton kutuya düştü. Derin bir nefes alıp konuşmak için yeniden gözlerine baktım. ''Bir şikayette bulunacaktım.'' İnce, sarı kaşları hafifçe kavislenirken gözlerimi kaçırdım. Sol elini karakola doğru uzatarak tebessüm etti.

''İçeride konuşalım isterseniz...'' gözleri uzakta bir yerlerde çakan şimşeğe kaydı. ''...hem çok ıslanmışsınız.'' Üzerimdeki kıyafetlere kısaca değen bakışlarını hızlıca kaçırıp karakolun kapısına döndü. Beni yönlendirmek için kolumdan hafifçe ittirdi.  İçerisine girdiğimiz karakoldaki yoğun sarı ışık, gözlerimi kısmama sebep oldu. Sürekli çalan telefon sesleri, koridorun ortasında duran kahve makinesinden yükselen ses, birkaç ağlama ve bağırış sesleri... Nereye gideceğimi biliyordum, yanımdaki bedene dönerek yanına gitmek istediğim kişiyi sordum.

''Başkomiser, Yahya DEMİR. Odası nerede acaba?'' Sorgulayıcı bakışları yüzümde gezindi, arkamdaki bir yere el sallayarak elindeki şemsiyeyi kapatmadan kapının önüne bıraktı.

''Bir şikayette bulunacağınızı söylediniz? Yahya komiseri nereden tanıyorsunuz?''
Açıklama yapmayı düşünmüyordum zaten  açıklama yapamama gerek kalmadan koridorun sonundaki odadan çıkan, Yahya amca'ya doğru hızlıca ilerledim.

''Yahya amca?'' Koridorda yükselen sesim ile Yahya amcanın şaşkın bakışları beni buldu. Arkamdan koşarak bana yetişmeye çalışan polis memurunun birden kolumdan tutması ile daha fazla ilerleyemedim.

''Şira?'' Bana doğru, büyük adımlarla yürüyen kır saçlı adamın sert bakışları, kolumdan sıkıca tutan polisin, elini kolumdan çekmesi için yeterli olmuştu. Bir şey söylemesine izin vermeden elimdeki karton kutuyu hızlıca açmaya çalıştım, soğuktan dolayı titreyen ellerim kutuyu normalin üzerinde bir sürede açmayı başarırken beni dikkatlice izleyen iki çift gözün yoğunluğu altında kutunun içindeki kanlı gömleği es geçerek küçük, beyaz kartı avucumun arasına aldım. ''Yahya amca, babamın dosyasını yeniden açabilir miyiz?'' Umutla gözlerinin içine baktığımda bakışları merakla elimdeki karta kaydı ama almak için herhangi bir harekette bulunmadı.

Ne olduğunu anlamadan kolumu sıkıca kavrayıp az önce çıktığı odaya yürüttü beni. ''Yahya amca, demiştim ben, babam intihar etmiş olamaz diye. Bak, bu kart, her şeyi açıklıyor. Bu büyük bir delil, hemen bakman lazım.'' Odaya girmemizle kapıyı sertçe kapatıp elimdeki kartı ellerinin arasına aldı fakat okumasını beklediğim kartı ikiye ayırması ile şoka girdim. ''Senin baban, intihar etti. Dosyası kapandı, bir daha açılmamak üzere.'' Avuçlarının içindeki, yırtılmış kağıdın zemine düşüşünü hayal kırıklığıyla izledim.

ZehapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin