2.7

412 26 3
                                    


       Bu kitapta geçen tüm kişi ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür.

                                        °°°

Ne kadar zaman olmuştu, kaç saat geçmişti, ya da kaç gün. Efe gideli uzun zaman olmuştu sanki. Soluk renkli çarşafların içinde büzülmüştüm. Odanın içindeki sıcak hava tüm bedenimi ter içinde bırakırken inatla üzerimdeki çarşafa sıkıca sarılıyordum. Soğuktu, hissediyordum, üşüyordum. Kapının sesini işittim, birisi aralıklı saatlerle yanıma uğruyor, birkaç dakika kalıp geri gidiyordu. Huzursuzca kıpırdandım yerimde, çünkü bu sefer daha uzun süre durmuştu.

'Üç gün oldu, üç koca gün!' dedi hayıflanarak. Luka'ydı. Avucumun içindeki çarşafı sıkıyordum. Üç gün olmuştu. 'Şira, seni anlıyorum ama kendine de zarar veriyorsun,' dedi.

Hayır, anlamıyordu. Nasıl anlasın, nasıl anlayabilir ki? Eğer anlıyor olsaydı bu şekilde konuşabilir miydi?Üzerimdeki çarşafa uzandığını hissettiğim an gözlerimi sıkıca kapattım. Kapalı gözlerime rağmen içeri vuran gün ışığını hissettim. 'Nereye kadar kaçacaksın, daha ne kadar kalacaksın yatakta?' dedi. Üzerime doğru eğildiğini hissettim ama inatla açmadım gözlerimi.

'Gözlerini aç, hapsolduğun karanlıktan çık! Çünkü böylesi daha dayanılmaz oluyor,' dedi. Islak kirpiklerim yavaşça aralandı, tam dibimde duran yüzüne nasıl bakıyordum bilmiyorum ama bakışları anında değişti. 'Kalk hadi!' diyerek arkasını döndü.
'Anlıyor musun gerçekten? Ne hissettiğimi anlıyor olabilir misin?' Uzun süredir konuşmuyor olmamdan sesim hayli pürüzlü çıkmıştı. Yataktan doğrularak üzerimdeki çarşafı ayaklarımın dibine bıraktım.

Bana dönmüş, beni dinliyordu. Yataktan kalkarken gözlerim karardı.
Bana doğru bir adım atması ile onu elimle durdurdum. 'Söylesene Luka, beni gerçekten anlıyor musun?' Başını onaylayarak salladı, biraz hüzün yer edindi gözlerinde. Gülümsedim, gülümsemem koca bir kahkahaya dönüştü. 'Anlamıyorsun, anlamıyorsun! Kimse anlayamaz. Hiç kimse ne hissettiğimi, nelerle baş başa bırakıldığımı bilemez!' dedim haykırarak.

'Efe'yi aldılar benden, babamı, annemi, babaannemi... Kimsem kalmadı ya benim. Bak, bak bana...' dedim kendimi göstererek.
'... ne görüyorsun, bir beden mi? Dimdik durmak zorunda kalmak ne kadar zor biliyor musun? Anlıyormuş, neyi anlıyorsun ya sen, neyi anlıyorsun?' Saçlarıma tırmanan parmaklarımı izledi. 'Anlayamazsın, ne hissettiğimi anlayamazsın, kardeşim benim kucağımda can verdi. Nasıl anlayabilirsin ki? Nasıl beni anlıyor olabilirsin? Girmişim bir bataklığın içine, kurtulamaya çalıştıkça batıyorum. Üstelik batan bedenim değil, ruhum. Ruhum batıyor. Kalbim ağrıyor, ruhum yoruldu,' diyerek bağırdım.

Luka bana doğru büyük adımlarla gelirken odanın kapısı gürültüyle
açıldı. Aren Pusat Beder...

'Vay vay vay, bak burada kimler varmış. Hani şu koca bir söz verip de tutamayan güçlü adam,' diyerek bağırmaya devam ettim. Beni şaşkınlıkla izliyordu ikisi de. Güldüm, gülmeye devam ettim. 'Ne tür bir oyun ya bu, ne tür bir saçmalık? Kendi hayatıma yabancıyım ben ya! Kendi hayatımdaki en arka figüran gibiyim. Kimim ben, siz kimsiniz mesela?' diyerek haykırdım. Acıyla kavruldu boğazım. Arkamı dönerek pencereye doğru gitmek istedim ama karşımda duran boy aynası ile sadece bir adım atabilmiştim.

ZehapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin