3.6

248 20 1
                                    

      Bu kitapta geçen tüm kişi ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür.

       Kalpler uzak olmasın, mesafeler her türlü aşılır.

                                    °°°

Etrafımızı buz gibi bir hava işgal ederken Kaya, yüzüme ciddiyetle bakıyor, bir şeyleri teyit etmeye çalışıyor gibi duruyordu.

'Hatırlıyorsun?' dedi kendine itiraf etmekten çok bana soruyordu sanki.
'Hatırlıyorum,' dedim başımı yavaş yavaş sallarken. 'Yalnızca sana sarılıp ağlıyordu, yalnızca seni görünce düşüyordu omuzları,' dedim buğulanan gözlerimin ardından onu görmek zorlaşmıştı.

'Çünkü,' dedim ellerimdeki güvercini yüzüne doğru  tutup zorlukla gülümsedim.
'O bizi korurken sen onu koruyordun,' diyerek gözlerimi kırpıştırdım.
'Hem,' dedim omzumu yavaşça silkeleyerek dudaklarımı büzdüm.
'Sen onun ailesiydin, biz ise ise hiçbir şeyi.'

Alt dudağım şiddetle titrerken dudaklarımı birbirine bastırarak dirençli görünmeye çalıştım. Elimdeki güvercini yavaşça elleri arasına alırken alayla kıvrıldı dudakları.
'Şimdi tek ailesi sen olmuşsun,' diyerek hayalkırıklığı bürüdü yüzünü. Boğazıma oturan koca yumru gözlerindeki vaz geçişle iki katı kadar oldu. Sertçe yutkunurken başımı onu reddercesine iki yana salladım.

'Sen onun ağabeyisin, Aren'in dediği gibi; omuzlarındaki yüke ortak olansın, nasıl olur da böyle düşünebilirsin ki?' Sonlara doğru ciddiyetle çatıldı kaşlarım.

Elleri arasındaki güvercine bakan bakışları gittikçe kararırken korku bir halka gibi sardı etrafımı, bir adım gerileyerek uzaklaştım ondan. Hareket ettiğimi fark etmesiyle bakışları hızla yüzümü buldu.

'Ben onun omuzlarında ki yüke ortak değildim, onun omuzlarında ki tüm yükü sırtlanandım ama o ne yaptı?' dedi. Göz bebeklerinin içindeki alevlerin katmer katmer büyüdüğünü görebiliyordum.
Elleri arasındaki güvercin acıyla öterken bakışlarım onu buldu. Kaya, güvercini sıkıyordu. Koca bir adımla önünde durarak
sıktığı ellerini avuçladım.

'Canını yakıyorsun,' dedim yatıştırıcı bir tonda. Yüzümdeki delici bakışları ellerinin üstündeki ellerime kayınca yutkundu.
'Çok canım yandı,' dedi bir çocuk kadar savunmasız geldi gözüme.

Yüreğime koca bir taş oturdu. İçinde binlerce ağıt yer alan bir cümleydi, hissettim, hissettirdi. Acıyla yutkunma sırası bendeydi. 'Beni ardında bırakması, canımı çok yaktı,' dedi yavaşça aralandı elleri. Güvercin artık sessizleşmişti.

'Ama,' dedi geniş omuzları düştü, sert bakışlarının yerini yoğun bir duygu seli aldı. 'Ağabey dedi mi, içim gidiyor. Sanki,' diyerek derin bir iç çekti. 'Sanki o beni değil de, ben onu terk etmişim, ben onu sahipsiz, bir başına bir mahzende bırakmışım gibi,' dedi. Omuzları titrerken bir adım sağa kayıp başını önüne eğdi.

Ellerim, elleri arasından kayarken ne yapacağımı bilemeden öylece yüzüne baktım. 'Git,' dedi az önceki kısık sesinin aksine daha tok bir sesle. Anlamsızca dolandı gözlerim, feryat eden gözlerinde.
'Ne?' dedim. 'Git,' dedi yeniden. Ona doğru bir adım atacakken gözleriyle beni durdurdu. 'Yedi dakika, yedi dakika kırk sekiz saniye sonra Karun burada olacak, şimdi git!' dedi aynı soğuk ifadeyle.

'Ben,' dedim ellerimi arkama saklayarak birkaç saniye sessizce bekledim.
'Altı dakika elli  üç saniye,' dedi daha sert bir ifadeyle. Ellerim birbirine dolanırken korkuyla arkasındaki kapıya baktım.
'Nereye? Nereye gideceğimi bilmiyorum ki,' dedim başımı omzuma yaslayarak.

ZehapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin