Bu kitapta geçen tüm kişi ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür.
°°°
~2011Elindeki sarı elmadan bir ısırık daha
alarak televizyonda dönen çizgi filmi ilgiyle izlemeye devam etti. Üçü de aynı kanepede oturmuş, sessizce dönen çizgi filmi iziyorlardı. Küçük kızın ilgiyle izlediği çizgi filmi diğer iki çocuk, sıkkınlıkla izliyordu.
Çünkü buraya geldiklerinden beri sürekli aynı çizgi filmin aynı sahnesini izliyorlardı. Aren, bıkkın bir soluk aldı. Luka, Aren'e baygın bakışlarını dikerek dudaklarını büzdü. 'Kaç oldu?' Aren, başını kanepeye yaslayarak gözlerini yer yer rutubet tutmuş olan tavana dikti.''286!'' Çizgi filmin final müziği odayı doldururken televizyon ekranı, her zamanki yazının üstünde kapandı. Luka, rahat bir nefes alarak kanepeden hızlıca kalkarak lavaboya gitti. Aren, şaşkınlıkla televizyon ekranına bakan küçük kızın burnuna bir fiske attı. ''Alışamadın mı hâlâ?'' Ağzındaki elmayı zorlukla yutarak sol tarafında oturan bedene döndü. ''Her seferinde nasıl aynı dakikada kapanıyor?'' Elinde, yarısı bitmiş olan elmayı, önündeki masaya bırakarak hoşnutsuz bir şekilde arkasına yaslandı.
''Her hafta, aynı sahnede kapanıyor ve sen her hafta, aynı şekilde şaşırmaya devam ediyorsun.'' İnce, sarı kaşlarını çatarak kendisine alayla bakan çocuğa küskünce baktı. ''Çünkü final müziği yanlış yerde çalıyor, burada bitemez ki. Baksana, küçük köpek, annesini bulamadan bitiyor.'' Kollarını kendisine sararak soğuktan dolayı akan burnunu çekerek üzgünce konuştu. ''Annesini bulması gerekiyor.'' Çünkü o da annesine kavuşma hasretiyle yanıp tutuşuyordu. Kanepeden kalkarak tam önünde duran zayıf bedenin, önünde diz çökmesi ile göz göze geldiler. Soluk teni, kızarmaya başlarken gözlerini kaçırdı.
Ellerini küçük çocuğu uzaklaştırmak için savurdu. ''Bana o kadar yakından bakma!'' Aren'in kahkaha attığını duyunca başını dizlerine gömdü. ''Neden?'' dedi, Aren. Başını dizlerinden kaldırmadan sessizce cevapladı. 'Bakma işte.'' Ellerinin üstünde hissettiği soğuk elle başını hızlıca kaldırarak elinin üstündeki ince ele baktı. Yüzünün yandığını hissetti. ''Karnım ağrıyor.'' Kendisine ilgiyle bakan çocuğun gözlerinin üstüne ellerini kapattı. ''Sen bakınca ağrıyor.'' Aren, Şira'nın dizlerine düşen elini yavaşça geri çekerek yutkundu.
Gözlerini örten minik elleri avuçları arasına alarak geriye çekti. Gözlerini kapatmaya çalışan kızın yanaklarını avuçlayarak kendisine bakmasını sağladı. 'Bakmazsam olmaz ki, göremezsem yüzünü olmaz.' Yeşil gözlerini irice açarak dudaklarını birbirine bastırdı. ''Çirkinmişim yakından. Çillerim, mide bulandırıyormuş. Pislik sıçramış gibi duruyormuş.'' Gözlerini ellerine indirerek iç çekti. ''İnsanlar, yakından bakmamalıymış.'' Aren, çenesinden tutarak göz göze gelmelerini sağladı. ''Kim, dedi.'' Yanaklarını tutan elleri tutarak çatlak dudaklarını araladı.
''Kazım hoca, dedi.'' Eski dairelerine gelerek ders veren adam. Karun'un ücret karşılığında satın aldığı bir diğer adam. Aren, Şira'nın utançla kızaran yanaklarından ellerini çekerek yüzleri arasındaki mesafeyi en aza indirdi. Şira'nın burnunun üstünde daha belirgin olan çillere gülümseyerek baktı. Dudaklarını burnunun üstüne bastırdı, öpmedi. Sadece birkaç saniye bekledi. Yavaşça geri çekilerek küçük kızın şaşkın yüz ifadesine baktı. ''Yaratıcı, gökteki yıldızları yüzüne dizmişken nasıl olur da çirkin olabilirsin.'' Kendisini ilgiyle dinleyen yeşillere hayran hayran baktı. ''Tek fark ne, biliyor musun?
İnsanlar, gökteki yıldızları izlerken göğün güzelliğini unutuyor ama senin yüzündeki yıldızlar, göğün eseri olduğunu belli ediyor.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehap
Teen Fiction°°° ''Ağlama! Gözlerin yeşilken güzel, onları buğulu olunca göremiyorum,'' dedi gaza biraz daha yüklenirken üzerindeki bakışların yoğunluğunu hissedebiliyordu, dayanamadan yeniden döndü Şirasına. Yeşilin kendince en güzel tonuydu onun gözleri, yeşil...