2.4

413 30 7
                                    

Bu kitapta geçen tüm kişi ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür.

°°°
Duygular, zırh giyer mi? Peki zırh giyenler gerçekten acıyı hissetmez mi? Hissedilen acı, ne ölçüde yansıtır kendini. Hissedilemeyen de acı değil mi?

Acıydı...

Acıydı çünkü bu hissetmekten de öte.
Babaannem'in yanık bedeni, önümdeyken hissetiğim şey acı değil, bir üssüydü. Bunun bir ismi var mıydı? Donuk hislerim, kendini belli etmek için olağanca bir çaba içindeydi lakin ben bu çabayı göstermekten korkuyordum. Korkum, duygularımı belli etmek değildi. Asıl korkum, beni duygularımla yönetmeye çalışan hislerimeydi.

Kalabalığın odak noktasıydım. Kimi halime acıyarak bakıyorken kimi göz yaşı dökmediğim için kınıyordu beni. Yazık, çok yazık. Hissedilen yansıtılır, diyor kimisi. Hislerini yansıtamayan insanlara ne büyük kabalık ne büyük ayıp. Her iki koluma sıkıca tutunan iki kadın vardı. Kim olduklarını bilmediğim, daha önce hiç görmediğim yabancı iki kadın acıma ortak oluyordu.

''Sıkma kendini kızım, ağla. Ağla rahatlarsın,'' dedi biri, umursamadım.

Babaannem'in ölü bedeni, kapkara isle kaplıydı.
Babaannem'in bembeyaz teni, yoktu artık.
Babaannem, yoktu. Gözlerimi kırpsam ağlarım belki ama sanki göz kapaklarım, birer iğne yardımıyla sonuna kadar açık bırakılmıştı. Kırparsam; yara alırdım, kırparsam kanardım. Kırparsam bir daha açamazdım. Yakınlardan gelen bir melodi sesi kulaklarımı doldururken kadınlardan biri, yüzüme doğru bir telefon tuttu, benim telefonumdu.

Bir tepki veremedim, kötü bir haber almaktan korkuyordum. O adamın Efe'ye ne yapacağını bilmiyordum bile.

İçimde onlarca cenaze varken hangi birine koşacağımı bilmiyordum ki.

Ben telefona uzanmayınca açıp kulağıma verdiler, iyi insanlardı belki de.

''Şira?'' dedi. Kalbimin üstündeki yüksek baskı, inlememe neden oldu. ''Şiram?'' dedi yeniden.
Kulağıma doğru tutulan telefonu avucuma alarak sıkıca tuttum.

''İyi misin?'' dedi. Değilim, iyi değildim.
İyi olamadığımı söyleyemeycek kadar kötüydüm. Sesini yükseltti. ''Şiram, cevap ver! Sesini duymak istiyorum.''

Kalbimi gömmek istiyorum, artık ölü uğurlamak istemiyorum. Uğurlayan değil, uğurlanan olsam bir kere, sonsuz kere...

Ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Sağ ve sol tarafımdaki iki teyze, kollarımdan çıkarak beni geride bıraktılar. Sağ elimi hızlıca dudaklarıma kapattım, ağlayamayacak kadar kötüydü halim.

''Lütfen, lütfen Şiram konuş benimle.''

Boğazımdaki yumru, büyüdü büyüdü nefesimi kesti. Taş kaplı toprağa çökerken dizlerime batan taşlar, dizlerimi acıttı. Elimi ağzımdan çektiğim gibi çatlak dudaklarımın arasından bir hıçkırık daha kaçtı. ''Şira? İyiyim de, bir şey de kurbanın olayım, lütfen bir şey de!''

''Dizlerim acıyor,'' diyebildim.

Neden ağrıyan kalbimken dizlerim dedim, bilmiyorum. Kot pantolunumu yırtan sivri taşlara dalgınca baktım.

ZehapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin