4.4

212 9 1
                                    

    Bu kitapta geçen tüm kişi ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür.

   Yalan söyleyemediği zamanlar bahane üretmeyi sever insanoğlu.

°°°

Sonuna gelmiş olduğu sigarasını kül tablasına bastırarak söndürdü. Aksak ayağını iki eliyle destekleyerek masanın dışına çıkardı. Son zamanlarda daha çok sancıyan ve ağırlaşan bacağı onu olduğundan daha öfkeli yapıyordu.

Sol bacağı, babasının kendisine bıraktığı küflü geçmişin bir diğer mirası. Zerre sevilmediği, sevgisini hissetmediği babasının zevkle çolak bıraktığı bacağı. Huysuzlaştı, öfkeli nefeslerinin ardından boynundaki kıravatı çekiştirdi. Beyaz kıravatı boynundan çekip masanın üzerine firlattı.

Ay ışığının son bulduğu, yerini güneş ışığına bıraktığı güne tiksintiyle baktı. Odanın içi yavaş yavaş aydınlanırken büyük pencereyi aralamak istedi ama sol bacağı buna izin verecek kadar iyi değildi.

Bağırdı, sesini kapının önündeki hizmetliye duyururken içindeki yersiz öfke gittikçe büyüyordu. Odasının kapısı hızla aralanırken genç hizmetliyle kısa bir süre göz göze geldi. Sol gözünün üstüne yoğunlaşan kıza bakarken dudakları arzuyla kıvrıldı, öldürme arzusu.

Ona yaşadığını hissettiren ve yaşamayı öğreten tek yegane arzu...

"Pencereyi aç!"

Bağırmadı, sakindi. Kendisine, korkarak kaçamak bakışlar atan genç kızın ardından gülümsüyordu. Hissettiği yoğun korku hissiyle ayakları birbirine dolanan kız, son anda kendini toparlayabilmiş, pencerenin önüne varabilmişti.

Tüm duvarı kaplayan fransız pencerenin önünde son buldu adımları, titreyen ellerini pencerenin kolunu tutmak için kaldırıp içindeki son güç kırıntılarıyla kolu kendisine doğru çekti. Elleri henüz pencere kolundayken ense bitiminde sıcak bir nefes hissetti, canavarın kor nefesini.

İrkildi, vücudu yüksek adrenalinden dolayı kaskatı kesildi. Arkasındaki adamın ensesine üflemesi telaşla arkasına dönmesini sağladı.
Canavarın gözleri, gözlerindeydi.

Karun, genç kızın üzerine eğilmiş, başını da sağ omzuna yaslamıştı. Sigaranın kızıla boyadığı sakalları ince dudaklarını yok etmiş fakat şeytani gülümsemesini gizleyememişti.

Can havliyle bir adım sağa kaymak için harektlendi genç hizmetli, Karun'un koluna dokunan parmakları bu girişimine engel olurken soluk alış verişi gittikçe hızlanıyor, göğsü daralıyor, beyni alarm veriyordu.

Şiddetle atan göğsü, soğuk terlere maruz kalırken zolukla yutkundu. Karun'un kaba elleri beyaz gömleğin yakasına tırmanırken mavi gözleri irice açılmıştı. Normalde önünde asla konuşmadığı bu adama ilk defa sesini duyurmak istedi.

"Ölmek istemiyorum," dedi kısık ve bir o kadar yalavaran tonlamayla. Evet, ölmek istemiyordu, gençliğinin baharında, henüz on dokuz yaşında kim ölmek isterdi ki? O da ölmek istemiyordu işte. Güldü Karun, bu duruma başka ne yapılabilirdi ki gülmekten başka. Beyaz yakada dolaşan parmakları küçük hareketlere başladı, Karun'un bakışları büyük pencerenin ardına döndü.

İşini büyük bir dikkatle yerine getiren korumalar, evin önünden arada bir geçen arabalar. Güzel, diye düşündü harekete geçmeden. Bakışları yavaşca pencerenin önüne sıralanmış üç beyaz saksıya dokundu, boş beyaz saksılara. Gülümsemesi büyüdü, öldürme arzusuyla yaşayan biri ne diye yaşatmak için çabalasın ki?

ZehapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin