Bu kitapta geçen tüm kişi ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür.
°°°
İkisi de az önce yaşananlar hiç yaşanmamış gibi davranıyordu. Luka, yeniden toparlanmış, omuzlarını dikleştirerek asansörden indi. Cebindeki anahtarı çıkararak yuvasına yerleştirdi. Arkasında kendisini sessizce bekleyen adama hiç dönmeden ayağındaki postallarla içeri girdi. Hemen ardından Aren de girip kapıyı örttü. Luka, aşina olduğu karanlık koridoru geçerek lavaboya girdi.
Aren, kapının hemen yan tarafında olduğunu tahmin ettiği, düğmeye basarak koridoru aydınlattı. Birkaç dakika sonra bir kapının açılıp kapanma sesi yükseldi. Koridorun bittiği yerden çıkan Luka, ona birkaç saniyeliğine bakarak sol tarfında bulunan mutfağa girdi. Aren Pusat, kendisini umursamayan adamın peşinden mutfağa girdi.
Luka, buz dolabından bir tabak çıkararak masanın üstüne bıraktı. Tezgahtan aldığı çatalla beraber masaya geçerek tabağın içindeki pastayı çatalladı. Kapının eşiğinde durmuş, kendisini izleyen adama bakmadan pastasını yemeye devam etti. Neredeyse bitmek üzere olan pastaya bakarak elindeki çatalı yavaşça masaya bıraktı.
'Muzlu pasta. Severdi, senin gibi.' Karşısındaki sandalye çekildi. Aren, bir masadaki pastaya bir de pastaya dalgınca bakan koca bedene bakarak boğazındaki yalancı gıcığı temizledi. 'O gün, ne kadar güzeldi. Senin doğum günündü. Şira, gizlice yapmış olduğu pastayı önümüze bırakırken nasıl da sevinmiştik. Nereden bulduğunu bilmediğim küçük bir mumu üstüne dikip karanlık koridorda belirince nasıl da şaşırmıştım.' Anımsadıkları ile gülümsedi.
'Amma büyümüştük ha! Yine de deli gibi sevinmiştik. İlk defa pasta yiyecektik ne de olsa.' Burnunu çekerek masanın üstünde ki çatala uzandı. 'Senin gözlerinin içine bakarken kapının önündeki tahtaya takılmış neredeyse düşüyordu.'
Kara gözlerini karşısındaki yeşillere dikerek histerik bir şekilde güldü.
'Kendimi tutamayıp nasıl da gülmüştüm ama.' Kaşlarını çatarak devam etti.'Sen, onun elindeki pastaya uzanarak masanın üstüne bıraktığında titreyen ellerini hemen arkasına gizlemişti.'
Luka, önündeki pastayı eşeleyerek sessizliğe büründü. 'O gün...' dedi, Aren. Derin bir nefes alarak devam etti. '...bir şeylere veda ettiğimiz ilk gün değildi ama birlikte veda ettiğimiz son gündü.' Ayaklarını masanın altına uzatarak sırtını sandalyeye yasladı.°°°
6 Temmuz 2012
Üç küçük çocuk, gözlerindeki parıltıyla küçük, ahşap masada duran pastaya bakıyordu. Şekilsiz pastanın üstünde düzgünce dilimlenmiş muzun hemen üstündeki kırmızı küçük mum karanlık salonu az olsa aydınlatıyordu. Üzerindeki pileli beyaz elbiseyi sıkıca avuçlayan küçük kız, heyecanla konuşuyordu.
'Üfle artık, Aren.' Birbirine karışmış sarı saçlarını arkaya doğru iterek tıpkı kendisi gibi heyecanlı olan, Luka'ya döndü.
'Luka, sadece muz vardı dolapta.
Yersin değil mi?' Yeşil gözleri, mum ışığında parlayan küçük kızın omzuna elini atarak başını salladı Luka. 'Sen yapmışsın, yerim tabii.' Kendisinden oldukça uzun olan çocuğun kolları arasına sığınarak hâlâ pastayı izleyen Aren'e döndü.'Dilek dilemeyi sakın unutma.' Pastada ki bakışlarını karşısında heyecanla bekleyen gözlere çıkardı. 'Hep beraber dileyelim mi?' Kendisinden küçük olan, iki çocuk da bu teklife kayıtsız kalamadı.
Üç çocuk, küçük masanın önünde oturarak mumu üflediler. Sarı saçlı, küçük kız, heyecanla masanın üstündeki bıçağa uzanarak pastayı üç eşit parçaya böldü. Bıçağı Luka'dan uzak bir tarafa bırakarak kendisini izleyen iki, oğlan çocuğuna gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehap
Teen Fiction°°° ''Ağlama! Gözlerin yeşilken güzel, onları buğulu olunca göremiyorum,'' dedi gaza biraz daha yüklenirken üzerindeki bakışların yoğunluğunu hissedebiliyordu, dayanamadan yeniden döndü Şirasına. Yeşilin kendince en güzel tonuydu onun gözleri, yeşil...