Bu kitapta geçen tüm kişi ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür.
°°°
Koca bir girdap, siyah ve beyazın buluştuğu ama asla karışıp gri olmadığı bir girdap. Beni hislerimle beraber içine çeken koca, güçlü bir girdap. Boğulduğumu hissediyorum ama nefessiz kalmakla ilgili bir şey değil bu, çünkü göğsüm bir zelzele gibi hızlıca inip kalkıyor, tek saniyede almam gereken nefesi saliselere sığdırıyor.
Mayıs ayı, üşütüyor. Kırık pencereden sızan ay ışığı karanlığı bir bıçak gibi kesiyordu lakin ne karanlığa karşı gelebiliyor ne de karanlığa hükmedebiliyordu, öylece duruyordu orda.
Sessiz, sakin, minik bir umut ışığı gibi.
Bu saatten sonra umut edilir mi? Bilemem, bilemem ama varlığım sonuna kadar direnip umut etmeye yeminli gibiydi.Sırtımı dayamış olduğum küflü duvarın soğukluğu içime işliyor, tenimi ilmek ilmek sızlatıyordu. Baygın bakışlarım metrelerce yukarıda olan kırık camda takılı kalmış, gecenin izbe karanlığını delip geçen ay ışığına dalmıştı.
Uzaklardan gelen birkaç ses, ayırt edilmiyordu. Karanlık odanın içindeki sesler ise zaman geçtikçe yükseliyor, içimdeki karanlığa ortak oluyordu.
Hunharca gelen çekirge seslerinin artık dışardan değil de bulunduğum leş kokulu odadan geldiğini fark ediyordum, saatler sonra. Bir örümcek kırık pencerenin üstüne yeni bir ağ döşerken gözlerimi sıkıca yumup sessizce bir şarkı mırıldamaya başladım.
Demir kapı ağır bir gıcırdamayla açılırken gözlerimi daha sıkı yumdum, sessiz ve sert adım sesleri küf kokulu, uzun hücrede yükselirken bir an olsun titremedi kirpiklerim.
Ardından bir ses yükseldi, önce kısık daha sonra gittikçe yükselen bir ses. Bir şiir okuyordu, tanıdık bir şiir, tanıdık birinden duyduğum bir şiir.
"aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesteniyi nişan alırdı kendini asan zenci,
bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
sizden iyi olmasın, boşanmada birinci...Babamın hapishanede, ardımızdan söylediği şiirdi bu. O zamanlar ne anlam ifade ettiğini bilmediğim fakat şu zamanlarda yüreğime olanca acısıyla yüklenen şiirdi, bu şiir.
Karun'un eğlenceli sesi, şiirin asıl anlamını yok ederken sertçe yutkundum, aynı zamanda tok adım sesleri de tam önümde kesilmişti. Son mısraya gelmeden aralıklı bir şekilde ıslık çalmaya başladı, tam dibime çöktüğünü hissederken hâlâ kayıtsızdı, göz kapaklarım. Dibimdeki varlığının yaydığı tütün kokusu boş midemde sarsıntı yaratırken dudaklarımı birbirine bastırıp dilimi dişlerimin arasına kıstırdım.
Yüzüme üflediği nefesi ile gözlerim, nefretle aralandı. O an ıslık çalmayı bırakıp şiirin son mısrasını kıvrılan dudaklarıyla okudu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehap
Teen Fiction°°° ''Ağlama! Gözlerin yeşilken güzel, onları buğulu olunca göremiyorum,'' dedi gaza biraz daha yüklenirken üzerindeki bakışların yoğunluğunu hissedebiliyordu, dayanamadan yeniden döndü Şirasına. Yeşilin kendince en güzel tonuydu onun gözleri, yeşil...