Bu kitapta geçen tüm kişi ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür.
°°°
''Babaanne?'' Saat, gece yarısını geçmişti ama bazı cevapsız soruların cevabını almam gerekiyordu. ''Ne oldu, Şira? Saat, üç! Israrla aramanın sebebi ne?'' Kesik gelen sesine rağmen ne dediğini anlamıştım. ''Karun Kor, kim?'' Tahammülüm yoktu, kazıdıkça derinleşen soruların cevabını almam gerekiyordu. Babaannem'in sessizliği ile devam ettim. ''Babamın bir ağabeyi varmış. Neden bunu gizledin ya da gizlediniz?'' Biliyorum, hatayı sadece babaanneme yükleyemezdim. Bunu gizleyen yalnızca o değildi. Aynı zamanda babam ve annem de gizlemişlerdi.
''Babaanne, lütfen. Bana neyin içinde olduğumuzu söyle.'' Yalvarır gibi konuşmayı umursamadım. Hayatım, benim olmaktan çıkmış bir vaziyetteyken neye, nasıl yalaşacağımı bilmiyordum bile.
''Şira?'' Kısık sesi, yerimde dikleşmemi sağladı. ''Neye bulaştın?'' Bir kahkaha attım. Sinir, beni ele geçiriyordu. ''Ben değil, onlar bana bulaştı. Ya neler oluyor? Neyin içine düştüm ben? Ne saklıyorsunuz? Neler saklamışsınız? Kendi hayatım, koca bir yalandan ibaret ya!''''Ne oldu? Bana ne olduğunu anlat!''
Sakinleşmek adına birkaç kere derin nefesler alıp verdim. ''Babamın bir ağabeyi olduğu doğru mu?'' Hayır, sakinleşmek mümkün değildi. ''Şira?'' Sesimin tonuna dikkat etmeyi bıraktım. ''Karun Kor, benim amcam mı?'' Midemin acıyla kavrulduğunu hissettim. O adama, amca demem iğrenç bir tattan ibaret. ''Evet.'' Kısa ama her şeyi onaylayan bir cevap.
Evet, Karun Kor benim amcamdı.
''Neden gizlediniz? Bir oğlun daha var ama sen bunu gizliyorsun.''''Bilmiyorsun, bir şey bildiğin yok!''
''O zaman anlat. Anlat, babaanne. Anlat ki bileyim.''
''Şira, telefon ile konuşulacak şeyler değil.'' Güldüm, uzun zamandır tüm gülümsemelerim, sinirdendi.
''Sonuç değişmeyecek. Nerede, ne şekilde anlattığın sonucu değiştirmeyecek. O adam, benim babamı öldürdü. Sahi babaanne, bunu da biliyor muydun?'' Bir cevap alamayınca devam ettim. ''Kendi, öz çocuğunu gözümün önünde öldürdü.''
''Ne?'' Bir daha tekrarlamadım. Duymuştu. ''Adnan'ı mı?'' Bir anda aklıma hastanede tanıştığım kız geldi. Zehra. Zehra da vardı, değil mi?
''Aman Allah'ım, nasıl?'' Hissettiğim acı, şaşkınlık ve daha başka bir çok duygu artık yoktu.
''Vurdu, tam alnından vurdu. Bir silahla, kolayca.'' Gözümün önünden silinmeyen ve bir süre silinmeyecek olan görüntüler, yeniden canlandı. ''Öldü,'' dedim. Sesim titremedi, acıyı hissetmedim. Korku mu? Artık yanımdan ayrılacak gibi değildi.
''Nasıl yapar?''
''Senin oğlun değil mi? Daha iyi tanıyor olmalısın.'' Tahammül seviyem artık zemindeydi.
''Benim oğlum, değil.'' Sinirle söylenilen bir cümle, kafamın içindeki kargaşayı közle dolduran bir cümle. Yüzüme düşen saçlarımı sertçe çektim. ''Anlamıyorum, hiçbir şey anlamıyorum.'' Bir zil sesi duyuldu, benim değildi. ''Kapı çalıyor,'' dedi, babaannem. ''Bu saatte?'' Kanepeden ayrıldım. ''Bekle, geliyorum,'' dedi. Belli belirsiz adım seslerini duydum. Sonra açılan kapı sesi. Bir erkek, sesiydi. Ne dediğini duymuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehap
Teen Fiction°°° ''Ağlama! Gözlerin yeşilken güzel, onları buğulu olunca göremiyorum,'' dedi gaza biraz daha yüklenirken üzerindeki bakışların yoğunluğunu hissedebiliyordu, dayanamadan yeniden döndü Şirasına. Yeşilin kendince en güzel tonuydu onun gözleri, yeşil...